bu dünyada suyun bir döngüsü var;
okyanusları kirletti insan.
fillerin bir döngüsü var;
dişlerini çaldı ve aldı yaşamlarını insan.
yeşilin bir döngüsü var;
sarının ve kahverenginin.
istanbul’un çarpık mahallelerinde,
birbirine yaslı apartmanların boyası dökük duvarları arasında,
bohem hayallerimle tutunduğum uçarılıklarım...
ve düşlediğim kadar eşrikleştiğim kadın,
dinlediğim her şarkının tekrarında sen varsın.
şişe şişe beyoğlu,
bulutların gökyüzü yolculuğu,
yüryüzündeki enstantane hazlar.
cüretkar ezgileri yalnız ölenlerin.
sen şarkı söylemesini bilmezsin;
belki sevilebilirsin.
adam, tanrıya yakarışında dedi ki:
- bütün beyhude serzenişlerimden kurtar beni.
tanrı, ona uzun ve zayıf elleri olan kadını gönderdi.
kadın, adamın böğrüne sapladı ellerini.
geçmişin hayaletleri,
yıkık duvarları arasında dolanıyor hayatımın.
yeniden bir oğlan çoçuğu doğuyor,
her şeye rağmen gülüyor.
elleri üzgün bir kadın,
saçlarında dolanıyor.
bu afaki konuşmaların,
kafatasımda çınlıyor.
sanıyorum başımı bir yerlere vuracağım;
anlamlar yüklediğim dostluk tevatürüne,
bir zamanlar boşuna inandığım yüzlere,
göstermelikler güneşinin ışığında zuhur etmiş hayal kırıklıklarına,
öfkeli ve küçücük gözleriyle döndü, baktı;
pejmürdeydi kılığı.
haykırdığında uğursuzca;
titredi sakalı.
öfkeli ve küçücük gözleriyle döndü, baktı;
hafızama kazımaya çalıştığım;
evlerin bu ışıkları,
bir de kafelerin
ve bir de birahanelerin
ve sureti dolunaya durmuş ayın.
tarihin sonu,
bilimin sonu,
sanatın sonu...
son vermeye meraklı güruh,
durmadan konuşmakta.
kimi cenahsa;
bir gün düştüğün yatağından
kalkamadığında,
açılamayacağı zaman gözlerin
son daldığın uykundan...
bir gün apansızca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!