Birgün Cellatlar da utanacak, birgün Sahiplenecektir icra memurları vicdana, kan Kusulacak faşizan replicatorlere.
Sansürlediğiniz edebinize sığınmadan öleceksiniz namusu kadın bilip Namussuzluk yapanlar.
_"Din ile açtığınız yol çıkmaza düştüğünde, Tanrı'ya yüklendiniz. İnançlara şöyle bir baktınız, size uygun olanı yakanıza iliştirdiniz. Ahlaktan boşanıp cüretkar tavırlarınızı insanlarda deneyip, adına da özgürlük dediniz. Menfaat açlığı yaşadığınızda, varoluşsal sancı deyip bu sefer de Felsefe kafasına geçtiniz. Tarihi denediniz olmadı, sizi kara delik gibi yutar korkusuyla Atalara laf ettiniz. Canınız sıkıldı, az biraz bilime göz attınız, sarmadı tabi kafa açtı. Bir sabah uyandınız ve insan olmaya karar verdiniz, baktınız ki değişmeniz gerekir, o kadar erdemi içinize alacak ne bir kapasite, ne de vicdan var yüreği sığdıracak, şeytanın avukatlığına göz diktiniz. Göz ettiğiniz tek şey suçlu birini bulmaktı, arayışınız her şeyin içinde herkes idi, sonunda kendinizi de kaybettiniz."_
Mesela Faşizm, Senin ona Gülüşmelerin, onun sana bakışı Kahrolsun Birşeyler. Kahrolsun Sovyetler, kahrolsun itaatkar köleler, Kahrolsun yanında olmak istediğim Saatler.
Her kıvırcık Saçlı, Gülüşü yağmalanmış Kürt Köyü Gibi Hissettiren kız Gördüğüm de Tekrar tekrar Tütün Bastığım yaralarımdan özür diledim.
Mor renk bayraklı bir ülke de hükümetinin anayasa maddelerinin fahişelerin seçmesi kadar normaldir, senin çocuğumuzu uyuturken açık kalan üstünü kapatmam.
Yüklemsiz kalan her cümleye anlam vermekten yorulsakta ; musa da kim firavun da kim diyecek güçteydik.
Ve totem ile ülkenin sınırlarını
Kura ile de din adamlarını seçiyorduk.
Sarılayım sana utansın uygarlık, sallansın taht ve Yücelsin baht.
Mavi Ceketi giydi adam
3 zeytin ve Şişkoca bakan çayını içiti.
Adam ütüye baktı, mavinin çirkinliğini anladı.
Çoraplarını giydi, evin küçüklüğünü düşündü.
Adam kadın olmadan yarımdı bunu anladı.
Adam kırmızı ayakkabısını giydi, kadını düşündü.
Bir mevsim bir ağacın altında ölür sessizce
Sesizlik bile utanmış ağacın halinden.
Planlanmış Bir soykırımdır benim Doğumum
Çığlıksız Bir sevişme Sahnesinden sonra ortada kalan ben,
Bende bir gün afrodizyak bakış atacağım diyen amatör fahişenin yalnızlığın etkisi var üzerimde.
Karşıdan 6 yaşında kalitesiz bir dilenci geçiyordu , umutsuz ve hoş yalvarışları vardı. Sonra Termit biçimli bohçalı bir kadın geldi kuşkusuz ve ikna edici bir dille 95 numaralı bol bir sütyeni anımsatırcasına baktı, Dinde mantığın olmadığını kavrayan ve inanmaktan başka çaresi olmayan bir Türkçe öğretmenin verdiği tepkiyi bende görünce söverek uzaklaştı yanımdan.
Bir baba bakışlı adam yola bakıyordu etrafı ağaçsız bir yola benzercesine bakışlar ve yarına yetsin diye iki kat sardığı tütün kağıdını minnetle düzeltti. O an anladım ki sahiden Siyahtır acımak.
Renginden sıkılmış mavi etek üzerinde, caminin inançsallığı nasılsa, çiçek de hüzün parlıyordu. küçük bir çay bardağına 6 şekeri atamasından anlardık ki çayı şekerli içmesinden değil de yoksulluk ile nasıl sevişilirmiş. Tekrar etti acımanın siyahlığı.
Kulpu kırılmış ve elini incittiği bardağı umursamadıkları kadar oy verdikleri partiyi de düşünmezlerdi, tıpkı sarının itibarsızlığı gibi.
Sakla Beni Tanrım
Çok Gunahkarim ben
Var miydin sahi sen ?
Noolur Bir Ekmek Parası diyen Dilenciler Vardı Aşdod'lular vardı , Çağırdık Sen Yoktun.
Hayatın Tadını En çok Yalnız Olduğumda Yaşadım .
Ben sana ay olurdum sen kapitalizme yenik düşmüş ve ay oluşumu başkası ile izler romantizm sayardın.
Ben sana " Yusufun kuyudayken yoldan geçen kervan umudu olurdum sen bana yağmurda su olmazdın"
Umuttur yiğidi öldüren, unuttur kanı pıhtılaştıran, umut olsun sana olmak...
Ben sana Harf olurdum sen oturur başkasına cümle kurardın, kurduğun cümlelerde hep veda edilirdim ama çirkin ama çirkin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!