İstanbul Eminönü doğumlu.6 Çocuklu bir ailenin 3.kız çocuğudur.Üniversite hayatını Ispartanın Yalvaç ilçesinde tamamlamıştır.İdealleri için lisans tamamlamaya karar vermiş ve Açık öğretim fakültesinde öğrenimine devam etmiştir.Şiir merakı orta okul yıllarında günlüğüne yazdığı düz yazılarından sonra başlamıştır.
Çocukken oynadığımız körebeler zaman tünellerinden yok olmadan taşındı gençliğimize...Gözlerimiz bağlı el yordamıyla bulduk ne aradıysak,ayaklarımızın dibinden sürüklenip gidenleri tutamadık,belkide tutmaya yetecek takatımız kalmadı boşluğu yoklamaktan...
Gözler işlevini yitirmiş,kulaklar haybeye gelen giden seslerin her daim değişmez bekçisi....Ne duyduysak onu işledik yüreğimize nakış gibi,gece ile gündüz arasındaki zaman diliminde değişen tek şey yakamozlar oldu(!) biri karanlık sulara,diğeri maviye çaldı aksini.Zaman sularla beraber aynı yörüngede akıp gitti.
Körebe oyunuda akıp giden zamanla beraber ihtiyarlaşan bedenimizde bitti.Görme yetisini yitirdik,körebeyi bir çocuğu ebeleyerek bitirdik! ! ! !
İçimin intihar koğuşlarında boynuma takılı urgansın,beni sana bırakıp öldürmeyen belkide ayaklarımın altındaki umutların yükselişidir...elimi uzatsam çıkarıp atacağım seni boynumdan ama yar elinden ölüm korkusu bile tebessüm oluyor dudaklarımda...Ömrümün en afilli delikanlısı,en güzel sözlerin anlamsız yalancısı,içimi sızlatan gönül sancısı...
Sesim geliyormu kulağına; ben seni boynuma sarıp uyuyorum her gece ve fısıldıyorum,bugünmü çekeceksin ayaklarımın altından umutlarımı,bugünmü bitecek ayışığından gün ışığına attığım voltaların zamansız tükenişi diye.Hangi tükenmeyen gecenin karanlığında yada hangi gündüzün gözüme vurmayan gün ışığında? ? ?
Bir tek sen vardın yarınlarımda,üstüne hayallerimi serdiğim,dünümü bugünümü senin kokunla geçirdiğim,derdim,neşem,kederim,hevesim sensin beklediğim....Senin için bir ütopya kurdum, ne vakit bir liman arasam omzunda buldum başımı,yüzüm avuçlarında gözyaşlarımı sildin.Ne vakit bir ahhh edecek olsam işaret parmağın dudaklarımı susturdu,adını bile bilmediğim sevdiğim,Gecenin ayazı yakıyor içimi,bütün mahlukat uykuda bir ben uyanığım kaç leylimdir.Bir çift göz var gözlerimin gölgesinde ondan başkasını göremediğim,ne gel dediğimde geliyorsun; ne de içimden çıkarıp atmak istesem içimden gidiyorsun! ! ! Kendi bedenimde sana tutsağım,ne bir ses var içimde senden öte nede bir isim var dudağımda,gel desen ayağımın biri dışarıda koşarak geleceğim,sen ne geliyorsun nede gelmeme izin veriyorsun...Ahh üstüne hayallerimi serdiğim farkında değilsinsen benim ömrümü bitiriyorsun.Herşeye rağmen sen benim içimde bitemiyorsun....
Zamansız sancılar tam sol yanından yakalar sevmeye gebe olanları! ! ! Ne vakit gerçekleşir doğumlar belli bir tarihi yoktur,inceden inceye bir sızı alır tüm bedeni,bir tek zamandır ilacı bu gebeliğin! ! ! Yoktur karşılığı tıp dilinde, bütün beşeriyet toplansa dindiremez bu sancıyı....Hepte karanlıkta yakalar ansızın,kurt'un kuş'un uyuduğu,oksijenin tükendiği,mahlukatın yarı ölü olduğu vakit; işte o vakit tek bir dilek tutulur(!) 'onsuz sabahlar olmasın'dır...Gözlerine dolan yüreğinin acı suyu düşer kaderini paylaştığın yastığına...Yorganları çekersin başına tüm dünyadan saklanırcasına,hıçkırmak bile utanç verir yutkunursun,sol yanının üstüne yatarsın hep bir kedinin yavrusunu korumak için üzerine eğildiği gibi,okşarsın içten içe belkide tek teselli yine kendinsindir! ! ! Gözlerini açarsın gün ağarmıştır, geceden sabaha değişen tek şey ıslak yastığının kurumuş olmasıdır belkide...Sancılar dinmiş tüm sızı geceye bırakılmıştır,emanetin teslimi gün batımına kadardır...Var git gönül gün batmadan bir uçurumdan yuvarla bu sahipsiz gebeliğini! ! ! !
Ölüm birden bire apansız yakalayacak beni,Son sözlerimi kimse işitmeden.Sevdiğimi son kez haykıramadan,bir göz kırpışı kadar çabuk olacak..Kimsenin gözünün içine bakamadan,söyleyemediklerimi söyleyemeden ve itiraflarım benimle gelecek,24 saatin hangi dakikasında olacak? ? ? ? Ağır ağır kayarak saçlarım ellerimden bir kuş muştusuyla gelecek baharı uzaklardan taşıyor gözlerime bir leke kalıyor alnıma seni görmeden bilmeden çekip gitmek koyuyor adama.... kalbim şimdi donarcasına üşüyor..Gitti biranda hayallerimde mezara gömüldü,bedenimle beraber bir hercümerc kaldı ruhumda belki yaşanacak bir muayyilerin tam zamanıydı işte şimdi ölüm öpüyor alnımdan siliyor tüm çirkinlikleri alınyazımdan..
Herkesin bir hikayesi olurmuş hatırladığında içini sızlatan,sevgiliye dair...Benim hiç hikayem olmadı...Hayatımın film şeridide yok gözlerimin önünden süzülüp geçecek,her kareyi ayrı bir yalnızlıkta bırakmışım.Bir kalemin mürekkebini akıtırken duyduğu savurganlığı,gözyaşlarıma benzetirim hep.Her damlada ayrı bir serzeniş her kelimede bir sitem.Buralarda her bir sokakta bir ahh! ! iniltisi duyulur,buralarda haykırış dudaklar açılmadan sol yanından duyrulur,burada kahır karanlığa vurgundur.Gözlerini kapatırsın elini yüreğine koyarsın ve 'birgün mutlaka'diye avunursun...
Kullanılmış aşklardan artakalan bir kalbi değil,duraklardan yolcu alıp bindiren son durağa yanaşma bir sevda değil,sigara süngerine en yakın bitiş tütünü gibi değil,papatya falında elde kalan atılası son sapı gibi değil,bir çınarın kökleri kalınlaşmış ihtiyar hikayesi gibi değil,bir nazlıgoncanın kırmızısını güneşe nikahlaması gibi geleceksen gel...Bizimde bir hikayemiz olacaksa gel...
Neydi insanı böyle kuru dalda sararmış bir yaprak tanesi eden,neydi ki böylesine düşmeye mahkum koyan.Yokmuydu bir yeşerme ümidi,neye bedel olacaktı ki bu sefer bir mevsimlik açılan çiçek,sonlar yine aynı baharlar geçecek sonbahara mahkum olmayacakmı? Soğuk katran karası geceler gelmeyecekmi yine,yine ayaz yakmayacak mı esmer tenimi? Ay ışığı bile vurmuyor artık yosun tutmuş gözlerime,güneş yanık tenimi acıtıyor.İstemem artık ömrümün en güzel günlerini çalanını,istemem beni bana bırakmayanı,getirmesin onu bana akıp giden vicdansız zaman....
Mevsimlerden sonbahar! ! ! gelse bile artık neye yarar? ? ? ? ?
Şiddetim neden bu kadar ağır
Belkide bir yanımın yetimliğindendir
Kimin gözüne baksam kendimi
Dön gel peşine takılıp gittiğin martı sürüsünden,gittiğinde ay eylüldü yapraklar sararmış,sevgililer ayrılmış,rüzgar başka diyarlardan hasret savurmuştu.Küsüp gittiğindenmidir bilmem içimde bir kırık kaş,gözleri öne eğik,cümlesinde nokta olmayan,omuzları düşmüş bir adamın gölgesi çakılı kaldı...Yutkunsam boğazıma takıldı,ağlasam gözlerimin yaşı içime aktı,bağırsam sesim geri döndü,anladım ki birşeyler yarım kaldı.Gittiğinde aylardan eylüldü(!) martılarla göçüp gitmiştin,martılar yuvaya döndü sen yoksun,hangi yuvaya yaralı kuş oldun? kanatların taşıdımı çalıp götürdüğün bu kocaman yüreği? Bu son eylül çık gel,cümleni bitirmek için gel...Hani hep sorardın ya söylüyorum işte seni sevdiğimi duymak için geri gel....Dön gel....
Yağmurlar bittiğinde geliceksin
Umut yeniden yeşerecek
Toprak kokusu hasreti bastırınca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!