Neye isyan edem nere gideyim
Gel de bu deliyi söyletme yeter
Ben yanmadan sönen köz misaliyim
Şu kırık yüreği harlatma yeter
Erzincan'ın kışı, karı, boranı gibi
Hani demişsin ya bu dünya fani
Ömrüm ah ile zar zalımın gızı
Geçmeden günlerim yumarım ani
Tövbeli gönlüm har zalımın gızı
Yazın güneşinde yakan yüzümü
Yari yar olanın yar ile başlar dili
Bu sevda narına düştüğün vakit
Aşıkların cümlesine dediler veli
Aşkın badesini içtiğin vakit
Bu köprünün hep tüter dumanı
Gönül ister yari gönlün sesiyle
Defterde mevlanın yazısı kalır
Her dem ah çekerek aşk ateşiyle
Dilinde sevdanın acısı kalır
Sanıyorum bunun telafisi yok
Bıçakları kından çıkartmışlar
Bileyenleri bana sor bana
Gülü dikeniyle dermemişler
Yolanları bana sor bana
Yolumuz Yavuz'un yolu
Bugün rakamları kafaya taktım
İkiden beterim beşten beterim
Sonra dönüpte bir kendime baktım
Doludan beterim boştan beterim
Düşmüşisem ben bu derdin ahına
Kulaklarım hazır aşina iken yalnızlığın sesine; duyamaz oluverdi hırçın dalgaları, esen yelleri...
Ziyanı yok aslında sensizliğin sesiyle şiirlerimin kıyısına bir parça ilham yolla.
Dilden dökülen her bir heceye
Şükretmeli heceye anlam yükleyen geceye
Her şeyi gece mi söylesin nolur biraz da sen anla, sensiz şiirlere bir parça anlam yolla...
Daha bitti dedim, yazmaz bu kalem
Kırılmıştı, sarsam yazar mı dersin
Boşlukta kaybolmak yok yok ikilem
Bu soruyu aklım çözer mi dersin
Sana yazıyorum alınma hemen
Vatan sevme tarifini
Hele bir gelde bize sor
Vatan sevme zahmetini
Hele bir gelde bize sor
Evvel giyeridik fesi
Nadim olur da dersenki gideyim
Ben değil geleceğin yol hesap sorar
Senin için deryalardan geçeyim
Ben değil bineceğin sal hesap sorar
Övgüye değerdi tiyatro gösterin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!