Filhakika günler geçerdi farkında olmadan,
Ne umduk ne bulduk, neyi bekledik ki zaten,
Bir zamanlar ardında gülümsediğimiz yollar,
Şimdi yorgun adımlar, sessiz, derin, ıssız.
İçimizdeki çalgı, yılların tozuna karıştı,
Yaralı kalbi açmak onlara,
Kötülüktür kendine en büyük,
Bir bıçak daha saplanır,
Gazze’nin sabahı yok.
ve bu sabahların olmaması,
bizim ceplerimize koyduğumuz suskunluktan yapılmış.
çünkü insan, ilk susunca insan olmaktan çıkıyor.
bir bebek çığlık atamadan susuyorsa
önce annesi ölüyor,
Neyse ki, sözlerin düşer yüreğime,
bir zamanlar sıcak, şimdi soğuk bir yaz,
gözlerimde birikmiş hüzün,
Uzak şehirler kaybolmuş,
Gecede sessiz bir yol var,
Bilinmeyen bir yerden gelen,
Bir zaman kaybolan hatıra.
Kelimeler kayıp, unutulmuş,
Çattı kaşlarını, ne söylesem nafile
Gözlerinde bir yıkım, bir kırık tarih,
Sesimde bekleyen bir kaybolmuş zaman,
Söylediklerim düşer dudaklardan,
Bir rüzgar gibi geçer,
Ama senin içindeki boşluk
Şafak sökülüyordu birden,
yalnız şafak değildi sökülen,
bir de koltuk altı ceketimin
solmuş astarıyla birlikte
bütün yorgunluklarım dökülüyordu sokağa.
Kaldırımda bir serçeyle göz göze geldik,
Gözlerimden,
kelimelerimden kaçan
her anlamı bir yerlere bırakıyorum.
Beni bıraktığın yerde,
ben de kalırım,
yavaşça silinmiş bir hatıra gibi.
iyi olmakla ne halt edeceksin şimdi?
evet, zamanında iyiydin,
belki de fazla iyiydin,
göbeğini yırtar gibi yürüdün ortalıkta,
elinde paslı bir bıçak,
bile bile gittin o savaşlara,
Sen buna yaşamak mı diyorsun be kardeşim
Herkes bir yolculuk, herkes bir sır,
Adımların ardında kaybolan hüzün,
Sesin çığlık, gözlerin gözyaşı…
Bazen bulamazsın anlamını,
Bazen de yoktur zaten…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!