Dışarıda bıçak kadar keskin ocak ayazı,
Bu aylarda Ankara’da kış haindir.
Tıpkı senin gözlerin gibi.
Yüzümü soğuğa dayamam bundan.
Yani korkmuyorum artık gözlerinden.
Karanlık bir hücre gibi gelsin alsın içine
Bırak ve sessizce git.
Sonbaharın dalları,
Bu ilk kırışı değil.
Tut ki:
Ekmeği hiç bölüşmedik,
Korkularımızda hiç sığınmadık,
Hep maviydi hayalim,
Deniz gibi,gökyüzü gibi.
Ama zeytin karası bir akşamda,
Zeytin karası gözlerini sevdim.
O günden sonra şiir yazamadım.
Sende pembe dünya hevesi
Bende gerçek sevda ateşi
Aynı ağaca dal olamayız
Kalsın bu aşkın sende gerisi
Gözlerin alıp başını giderdi gecelerde
Küf kokan, derin ve depresif karanlığa
Cebime korkular doldururdum ardın sıra
Bir yol yoktu aslında geçen zamandı
Yalnızlığın orta yerinde kalmıştık ıssız
Yürek saati durmuştu anlamadan yine
Gece uzun ve sessiz,
Sen onun bir yerindesin.
Dokunamayacağım kadar uzak,
Silik bir yazı gibi belirsiz.
Kendimi eskiye vuruşum bundan.
Bir sevmelik değildi tutkum.
Ben hiç ağlamadım.
Bir çiçek koparılırken,
Yaralı serçe titrerken,
Dostlarımı kaybederken,
Cenaze araçlarının ardından,
Dönüşsüz vedalara el sallarken,
Seni seviyorum, zeytin gözlüm.
Kuşların topladığı kırıntılar kadar da olsa sevgin.
Yetiyor, doymaz dediğim aç gönlüme.
Balıkçıların dönüşlerindeki fenerleri gibi,
Titrek ve üşüyor sevdam.
Ama bereketli ağların balıkları için,
Bir akşamüzeri Aşiyan’da,
Gün kırmızıya boyanmışken,
Sevdalara yenilip de,
Ölüme yenilmemişsek.
Yeniden görmüşsek,
Denizin hırçın mavisini.
Bu akşam, söz söylemek istemiyorum
Bütün sözler eski ve sadece yorum
Gönlünüzce eğlenin ama ben yokum
Bu akşam ben sadece özlüyorum.
Masanın üzerinde tasız bir rakı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!