O kadar masumsun ki
yalanlarım haya ile kızarır yanında
günahlarıma mazeret arayışım suya düşer
yüreğim ağırlaşır
gözlerim dik bakamaz artık gözlere
en yumuşak karnından yakalanmış gibi
Yine aklıma geldin umarsız bir anımda
Seni dost bilirim Veysel’in dediği gibi
Cevherimiz aynı her elementin canımda
Sığınayım desem hazır mı koynunun dibi
Bilirim etim çürüyecek ama dert değil
Kimine göre hızla kayıp gidersin
Bazen de sayarsın yerinde
Yalvarsak durmazsın ya
Gitmeyeceğin tutar bazen de
Yaramızın üstüne basa basa
Direnirsin
Çokça düşündüm durdum ki ben neyim
Hem üstelik hangi sebeple varım
Belki et kemikten bir makineyim
Motora yakıt taşır damarlarım
Öyleyse içimdeki bu kasvet ne
Kalbimden gözlerime bir yol açtım
Ağzıma bakma gözlerimi dinle
Bütün sıkıntılardan sana kaçtım
Gör bak nasıl da mutluyum seninle
Gülüşün eritiyor yağlarımı
Tamam hüzün de yakışıyor ama
Gamzelerin kör kaldı be güzelim
Gülüver su yürüsün umutlarıma
Gül, birlikte bulutlarda gezelim
Cehl-i mürekkep diz boyunu aşmış
Artık söyleyecek sesim kalmadı
Boşa çekemem ben bu kürekleri
Tüketilecek nefesim kalmadı
Desen ki pes etmek sana yakışmaz
Derim ki zerre hevesim kalmadı
Gözündeki hüzün canımı yakıyor çocuk
ya sen çevir başını
ya da ben kapayayım gözlerimi
belki saklarım hem yaşını
ağlamak nafile bilirim elbet
öyleyse nasıl durulurum
Sen ustam ol ben çırağın olayım
Körüklü ocaklarda pişir beni
Sen işaret et ama ben bulayım
Sırların peşine sen düşür beni
En ağır yükleri sırtıma yükle
Hatırla gözlerimizin kesiştiği günü
İşte demiştim hep bakmak istediğim göz bu
Tedirgin, kaçamak o kahverengi gözünü
Asla unutmayacağım, benden sana söz bu



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!