Siz, kanadınızı gere gere süzülürken mavilerde,
Ben, dokunamadığım rüzgarınızda savrulan düşlerim yere düşmesin diye,
En yüksek yalanların tepesinde, avuçlarım açık bekliyordum.
Gelen gideni aratıyor, giden gelene gebe kalıyordu.
Sancılarım yüreğimde hapis, tek ziyaretçisi,
Doğmamış çocuklarımın, açılmamış gözlerindeki yeşillerdi.
Boyu boyuma uymadı hayatın.
Zamansız renklerinde mevsimlerin,
Çürümeye yüz tuttu yüzüm.
Sizin adına yıldız dedikleriniz,
Islak gecelerin soğuk bakışlarından dökülen
Acı tohumlarıydı.
Kim tutabildi geçmişin şeceresini
Kaç kardeşti ölüm
Ve kaç kardeşini öldürdü
Toprak ana sıvazlarken sırtını?
Alnıma sığmayan çizgileri
Cüzdanımda taşıyordum,
Cüzdanımı arka cebinde.
Bozuk merhabaları
Evdeki kumbaramda biriktiriyor,
Onun yerine yılları harcıyordum.
Yalnızlık süslüyordu adımı,
Adımı yalnızlığımdan başka kimse bilmiyordu.
Siz zengin yataklarınızda kuştüyü rüyalar görürken,
Ben uykularımı sorguluyordum karanlık odalarında geçmişin.
Bütün gücüyle sabaha asılıyordu martılar.
Göç kıyılarında açan, tahta çiçekleri vardı onların, güneşe muhtaç.
Yangınları kanatlarında saklıydı,
Ve alev çırpıyorlardı bilmeden.
Gün görmemiş cümleler sürüyordum dudaklarıma,
Şehrin aynasına bakıp.
Gözlerim derin bakışlarımın can kurtaranı,
Elmacık kemiklerimde utangaç baharlar,
Kirpiklerimde en karası gecenin.
Güzel miydim?
Birileri yalan söylüyordu
Ama ben değil!
Hangi ceza suçlarımın karşılığıydı,
Suçum sır diye sakladıklarımda mı saklıydı,
Söylemediğim her şey aleyhimde delil olarak kullanılırken
Konuştuklarımın hangisi nereye yazıldı?
Birileri doğru söylüyordu
Ama ben değil!
Siz, geleceğinizi ararken sakladığınız düşlerinizde
Ben, kaygılı başımda miğferim, dağıttığınız tarihi topluyordum.
Masallar anlatıyordu zaman
Kahramanı, faili meçhul bir sevgiye kurban.
Sonunda içim dışım korku oldu korkmaktan.
Yolcusuydum heybetli bir kimsesizliğin.
Gitmelerin hüznü hangi bavula sığardı?
Ve kim kaldırabilir bu ağır yükü? Bilmiyordum.
Hem bilen varsa söylesin
Uzak, ne kadar uzaktır uzağa yakından?
Kulak memelerimde asılı kaldı,
Asi yüreğimin gümüş yükü.
Saklarım hala, mekanı cennet olsun
Ninemin armağanıydı!
Bir ayraç kadar bile sahiplenemediğim bu Romanın
Son sayfasındayım
Altı kurşun kalemle çizili duygularımın.
Siz, öfkenizin vurdum duymaz tavırlarını şefkatinizle beslerken
Ben, acı verse de, anam üzülmesin diye
Bir kez daha, yaşamayı seçiyorum…
Kayıt Tarihi : 29.6.2006 15:19:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Ben, kaygılı başımda miğferim, dağıttığınız tarihi topluyordum....
Sancılarım yüreğimde hapis, tek ziyaretçisi,
Doğmamış çocuklarımın, açılmamış gözlerindeki yeşillerdi....
ne diyelim..!
doğum günü kutlu olsun,
içinde saklambaç oynayan
şiirbaz çocuğun...
b/arındım gecede
ufuklar son/uçsuz
neyim kaldı
benden başka
aslım zehirmiş/bilemedim
panzehirim kendimim
hadi sav
ertele ölümü
...................
Etkileyici şiirinizi hüzünle okudum ve bu dizelerim de hazırdaymış dökülüverdi kalemimden...Saygıyla kutluyorum...Nurdan Ünsal
TÜM YORUMLAR (2)