Fakir evinde israf olmaz.
Ekmek kurumaz, bayatlamaz,atılmaz.
İsraf, zengin evinde olur.
İsraf, dolapların tıka- basa yiyecek ile doldurulduğu evlerde olur.
Buzdalabını açtığınızda kutu kutu,paket paket,itiş-kakış zoraki sığdırılmış sebze-meyve envay çeşit yiyecek-içecek bulunan mutfaklarda olur.
Neden?
Çünki çok fazla yiyecek alınır.
Gereğinden fazla alış-veriş yapılan fazla yiyecek bulunan evlerde israf kaçınılmazdır.
Bir taraftan yeni alınanlar tüketilmeye çalışılırken,diğer taraftan bozulmaya yüz tutmuş olanlar gözden kaçar...Beğenilmediği için yenmez yada bayatladı diye çöpe atılır.
İyi halli bir evde günlük en az iki çeşit yemek yapıldığı için genellikle hepsi yenmez, artar.
Ertesi gün taze yapılan yemekler yenir,dünden kalan belki birgün daha dolapta bekler ve ertesi gün mutlaka çöpe gider.
Fakir evinde günde bir çeşit pişer.
Zaten topu toplamı bir tenceredir ve o gün herkes o yemeği yemek zorundadır.
Eşit oranda paylaşılan yemek o gün içinde tüketilir.Ertesi güne artmaz.
Derler ki; "Fakirlerin çocukları şişman olur.Onlar ekmek ve makarna gibi gıdaları fazla tüketiyorlar"
Ben bu fikire katılmıyorum.
Şişmanlık"obezite" zengin çocukları arasında daha yaygın.
Çünki; et,süt,yumurta gibi kuvvetli besinleri ve bol yağlı hazır gıdaları onlar tüketiyorlar.
Fakir çocuğu haftada bir-iki yumurta yerken zengin çocuğu her sabah yumurta, salam-sosis ile besleniyor.Tabii yanında bir bardak süt.
Zengin çocukları hem çok iyi besleniyorlar hem de hareketleri az.
Mesela; Fakir çocuklar, boş vaktinde dışarda top oynarken yada sokakta gezerken,zengin çocuklar evde bilgisayar başındadırlar.
Hareketsizdirler...
Bu yüzden aileler çocuklarını özel paralı kurslara, spor faaliyet okullarına yollamak zorunda kalırlar.
Hareket etsinki yediklerini eritebilsin...Yoksa şişmanlığın önüne geçemezler.
Fakirin evinde de buzdolabı bulunur.
Size emin olarak söylüyorum ki,dolabın kapağını açtığınızda içinde bulunan yiecekler sayılabilir.Dolap yarı boştur.
Fakirin,yiyeceği de giyeceği de mobilyası da azdır...Yani kendine yetecek kadardır.
Dolaplarının içi gibi evinin içi de yarı boş ve ferahtır.
Öyle sanıyorum ki,fakirin gözleri daha kolay kapanır.
Ölümü gibi hesabı da kolay olur.
Zenginlerin ise ölümü biraz daha zordur.
Dolaplarda dolu dolu yiyecek-giyecek...Bir yanda mal,mülk,para...
Bırakıp gitmek öyle kolay değildir.
Zannediyorum zenginler de ölmeyi pek istemezler.
Kayıt Tarihi : 26.8.2013 13:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

kutluyorum arkadaşım, yüreğine sağlık..
Şair, sadece gönlünde ki kelamı kalemle bir edip satırlara dökecek değil ya! Şair fikri olan ve bu fikrin açılımını yapabilendir. Şair hayatı sadece yaşayarak geçiren değil, o yaşamın iniş çıkışlarını da yerine göre nasihat ve öğütlerle de yazabilendir. Şair Hatice HANTAL'dır
Hatice abla yürekten tebrik ediyorum seni.
'Komşusu açken, tok yatan bizden değildir' diyen bir peygamberin ümmeti olan bizler ne yazık ki komşumuzu da aç olanı da fakir olanı da unutuyoruz. Yerinde bir yazı bir çalışma olmuş.
Hürmetlerimle
Ama dostlar ne kadar sade ve içten değil mi?
kalem, gönül, hayat v.b ...ne varsa içimizde güzel olan ve o güzelliklerin güzelliğini örten bozan kirleten ne varsa ...hepsi birden safrasını atıyormuş gibi sanki yazıda..
yazıda oruç tutmanın güzelliği gibi bir güzellik var..saygılar
TÜM YORUMLAR (4)