Ulan Hayriye abla
sen ki bir hayal ürünü
kenar mahalle metaforu
okutup büyüttüğün
hani şu demir işçisi
ikinci kocandan olma
Bugün kaygılı mücadelem
Gargat ağacının arkasına saklanan
serkeş uğraşlarla yahudi gürûhunu
güya azatlı kılma gayretiyle
Golyat’a karşı
Selahattin’in ordusunu
Kent determinist kararlılıkla
sinsi pusuya yatarken
cilveli göz kırpışlarla
nehre vuran evlerin ışıkları
ökçelerine basan amcalar
Kuşların diline pelesenk olmuş ötüşmeler
Bugün kimse ilişmeye bana
gün aydığında üzerime
bulutlardan bir gömlek
güneşten bir yüzük takacağım
Falakaya yatırdığım hırslarım
yük olmayacak yorgun bedenime
Küheylan sırtında bir marşandiz
ömrü tükenmiş soluklarla
karaborsa mezarlığa doğru getirildi
dizlerinin arasından güneşin doğuşunu
seyreyleyen lüle saçlı kız çocukları
nasıl da el sallıyor şimdilerde
Bir tacirin sırtına istiflenen
sağanak kırbaç
hırpalanan umutlarım
elimizde kalan dekonstrüktif coğrafya
hiç tanımadığım bir çocuğun
dizleri üstünde yediğim peksimet
Bir nehirden daha geçiyordum
hani şu aynı nehirde
iki kez yıkanılmaz diyen
Herakletios’un nehri
yamacın etrafında
Kuzey rüzgarlarıyla dans eden
İspermeçet karnında
dev kılçık parmaklıklar ardında
Zambiyalı tutsak
yazar Estonya Prensesine
Saudade sevgiyle
şûride bir mektup
Ahh Virginia
gecenin bir vakti
çektiğim cigaranın
sağa sola kaçışan
dumanları arasında
Transandantal geçişin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!