Dua gibi dilek gibi en olmadık yerinde yaşamın
Bıçağın kemiğe dayanması gibi
Ruyalara yatmak gibi bir şey oldu gelişin…
Yüreğimin mührünü kırdığında gözlerin
Ellerin koca bir dünya mıydı
Yoksa ben mi öyle bildim.
Beynini sömürmeye başlayacağım biraz sonra
Kulaklarında kalabalık bir pire sancağının
Belleği yakan şarkıları yankılanacak her darbeden sonra.
Bilmiyorum ki kaç zehir daha var dudaklarımda
Dilim bir yılan gibi karanlığında.
Artçı orgazmlar vücudunu tetiklerken
Bu hasret kaç ölüm
Tenin kaç bıçak
Ortalık fena ayrılık
Bana bir ışık yak
Aralık bırakılmış pencereden içeri sızan yağmur
Küf tutan hatıralar.
Zamanı hiç doğrulanmayacak sevdalar
Asla uyuyamaz masumiyetin koynunda
Ne öncesi vardı ne sonrası o bir “an”dı yalnızca
Düşüp dağılmaya ısrarcı bir yağmur damlasıydım
Kirpiğinin ucunda; ki yağmur damlaları asidir zaten
Senin yüzünden özür diledi benden dilek ağaçları ve ipekler.
Düşlerimin efendisi..!
O masala ait değildim
Tutmadı tuttuğum dilekler
Ateşi sönmüş ezgiler var dudaklarımda
Portakal çiçeklerinin kokusu tenimde
Lacivert geceler nem düşürüyor içime
Mavi.
Gitti.
Tebessümsüz kaldım.
Nasıl bir yer benim ruhum
Sınırı hangi nehir
İçimde bir istasyon,hiç kimsesiz ki yalnızlık eskitir
Geçer vagonlar köprüleri belgeler silinmiştir
Bir ellerin izi kalır bir de dillerin yarası
İster soy şimdi beni ister acını giydir
Dinmeyen bir yağmur gibi ıslatınca içini yokluğum
Ağır bir hastalık gibi geçerken zaman
Yıkılırken ne hayal varsa kurduğun
Özleyeceksin.
Bir şarkının nakaratında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!