Tarihin ivmesinde bir efsane masalsın,
Antik çağlardan gelen bizlere bir mirassın.
Durağan bir sır gibi zaman ve mekân sende,
Çağlayanlar gibisin akarsın her nefeste.
Efsunkâr bir kalenin yamacında kuruldun,
Devasa taş kütleye sarılarak büyüdün.
Su içtin sarnıçlardan ilk yerleşke içinde,
Sen bir ömür tükettin mağara köhnesinde.
Dicle vadisinde sen tarih boyu gezindin,
Geçen uzun yıllara inat edip saklandın.
İskân olduğun yerler şimdi tarumar oldu,
Bütün dünya hayatın dehlizlerle hep doldu.
Tarihlerin bir yüzü böyle dar karanlıktır,
Oysa geçen zamanın yüzü hep aydınlıktır.
Bilirim tarihini hangi dönemden geldin,
Yerleştin yüreğime taht kurup orda kaldın.
Zaman tüneline bak için toz duman dolmuş,
Çevren şimdi virane bedestenler yok olmuş.
Duyulmaz oldu sesin yalnız kaldın dünyada,
Neyleyim sensiz geçen hayatı bu dünyada.
Dünyanın mihnetine tahammül edilmiyor,
Çekilmez ki bu kahrın azdıkça bastırıyor.
Sesin kesilmiş gibi durmadan inliyorsun
Kalmamış heves sende haline ağlıyorsun.
Ey Hasankeyf unutma tarihle barışıksın,
Dost misali Dicle’yle asırlardır yaşıtsın.
Gezindin derviş gibi uygarlıklar içinde,
Çağlara damga vurdun yüzyılların peşinde.
Mağaranda doğanlar peş peşe büyüdüler,
Hep hasretlik içinde bir ömür tükettiler.
Ne var ki kaybettiğin zengin tarihin vardı,
Ey Hasankeyf bilmedin bu sana imtihandı.
Bütün dünya uğruna hep olmuşlar divane.
Yok olmana tahammül şimdi dönen pervane
Ey Hasankeyf geçmişte sen bir medeniyettin,
Tarihler böyle yazar paha biçmez kıymettin.
Sevdam bir umut gibi ardından sürüklendim,
Ayrılık şimdi çok zor bilmeden geç anladım.
Ey Hasankeyf sadık dost sen sevdasın içimde,
Ruhum esirin olmuş sürüklenir peşinde.
Son defa görmeliyim yakın dur uzak kalma,
Bu dünya hayatımda beni yalnız bırakma.
Aç bana kollarını gel artık kavuşalım,
Uzak durduğun yeter son bir kez sarılalım.
Biliyorum sende bir tarihin kökeni var,
Kurban etmek isterler kesilecek kolun var.
Sen gibi antik dosttan fedakârlık istenir,
Bir zaruret gibisin ayrılığın zor gelir.
Çağların hengâmesi belleğini yoğurmuş,
Birçok saltanat sende sırasıyla kurulmuş.
Neyleyim şimdi kaldın garip gibi ortada,
Karşı koymana engel yapıldı odalarda.
Daralan şu zamanın kadrini bilemedik,
Sen ellerden düşünce kederine kapıldık.
Şimdi hüzün zamanı senle dertleniyoruz,
Bir ümit doğar diye sabırla bekliyoruz.
Sabır bir ekmek gibi iştiyak hep onadır,
Ey Hasankeyf bilesin canım sana fedadır.
Benim vatanım sensin nerde olsan gelirim,
Senden ayrı kalırsam inan buna ölürüm.
Her daim düşüncemin canlı misafirisin,
Zihin derinliğimde iskân eder gibisin.
Bir bütünsün içimde çok acı ayrılığın,
Tıpkı benim gibidir vatana bağlılığın.
Sen bir serüven gibi uzun yıllardan geldin,
Kültürel harman gibi tarihlere dokundun.
Gidenlere birkaç kez kal diye gelir davet,
Ayrılığa dayanmak elbette olur hasret.
Artuk Oğlu hasretle şahlanıp sana geldi,
Çağların ötesinde kalende bir taç giydi.
Sahilde otak kurup Dicle’nin can suyuna,
Tutkun misali gibi hayat dediler buna.
Tarih sende başladı yaşarken başkent oldun,
Uygarlığın içinde kültürle harman oldun.
Ey Hasankeyf unutma tarihin koynundasın,
Asrın derinliğinden fışkıran bir sevdasın.
Bir baraj tehdidiyle karşı karşıya kaldın,
Hep ileriye doğru ardına hiç bakmadın.
Gömerler seni suya ayırırlar vatandan,
Veda edip gidersin bu dünya hayatından.
Kayıt Tarihi : 12.2.2007 14:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sabrettin derviş gibi, bin asırdır bu yerde.
Uygarlıksın, beşiksin yaşanan kültürünle,
Kapı oldun çünkü sen Anadoluya bu yerde.
.......................
Hasankeyf i görememe şanssızlığındayım ama şiir beni onun en derin güzelliklerinin arasına attı hissettirdi.. Bir söz aldım düşler ülkesinden Hasankeyfe götürecek yüreğimi...
Tarihin koynunda en güzel hazinelerle korunan Hasankeyf ten belki yapamayacağı bir fedakarlık isteniyor ama biliyorum ona dokunsalarda o tarihini ve gizemli duruşunu bir beşik gibi dinlendirecek büyütecek tüm yüreklerde... Kalemi kutluyorum... Saygılar..
TÜM YORUMLAR (3)