Ey dost!
Sen de çok iyi bilirsin; bazen cümlelerin dimağda nasıl düğümlendiğini ve beyaz bir kâğıda birkaç cümle yazamamanın tarifsiz eziyetini. Bilirsin sen de dost; konuşmak isterken konuşamama eylemini! Kalbin harlı bir korun alevleri altında köz gibi olurken gariban gariban, hissettiklerini anlatmaya yetmez beyninin dili.
Ey dost!
Bazen kırmak istediler kanatlarımızı. Hatta bil ki kırdılar. Bazen bir kurşuna adres gösterdiler sinemizi. Bazen göz diktiler izzetimize. Bazen ayırmak istediler bizi! Kardeşi kardeşe düşman etmek istediler… Ümitlerimizi almak istediler ellerimizden. Hayallerimiz hem ağızlarından salyalar akıttı, hem de korktular ihtişamlı düşlerimizden. Yönümüzü döndüğümüz yerlere sırtlarını çevirdiler. Çığlıklarımızı boğazlarımızda düğümlerken, gülmelerimizi çaldılar yüzlerimizden.
Ey dost!
Bombalar yağdırdılar üzerimize. Bir baba, içli bir nefes daha üfledi gökyüzünün bağrına. Bir anne, gözyaşlarını, üstünü örten kerpiçten bir duvarın sinesine fırlattı. Bir bebeğin son nefesine şahitlik etti bir merminin sesi. Bulutlar çaresizliğin girdabında akıtırken sularını sağanak sağanak, azametle rahmet isteyen elleri gördü semanın gözleri!
Ey dost!
İnandığımız doğruları kirletmek istedi yaşam alanlarımıza tecavüz edenler. Biz cenneti ararken annemizin ayakları altında, onlar anne denilmesine bile tahammülü bize çok gördüler. Of bile demeyin dediler diye inadına atalarına âh çektirdiler. Ezdiler, hor gördüler, namusumuz bildiğimiz değerlerimizi ayakları altında çiğnediler, önüne gelen herkesi zillete düşürdüler. Sevildiler ama sevmediler. Değer aldılar ama değer vermediler. Ben biliyorum, sen de bil ey dost; onlar kaybettiler.
Ey dost!
Çocukluğumuz geldi ve gitti gözlerimizin önünden, hem de bizi beklemeden. Gençlik, yaralı bir üveyik gibi can çekişti ellerimizde. Günler ay gibi geçerken seneler içinde, ümitlerimiz yine yüreğimize ektiğimiz tohumlarla birlikte yeşerdi. Duygularımızdı bizi ayakta ve hayatta tutan. İhtiraslarımız uğruna geçmedik değerlerimizden ve caymadık aslında daha doğarken verdiğimiz sözden. İşte yılmadık ve yıkılmadık. Küllerimizden doğmasını bildik her zaman. Allahtan başkasına etmedik aman!
Ey dost!
Geleceğe koşmak varken, geçmişe takılıp kalmak niye? Görmüyor musun, güzel günler yola çıkmış koşuyor bize! Geçirmeye çalışsalar da biz geçmedik değer verdiklerimizden ve aşk bildiklerimizden. Yüzümüzdeki de tebessümdür ey dost, sinemize gönderdikleri kurşun yaralasa bile öldüremediğinden… İşte görüyorsun ya, ayakta ve hayattayız işte. Biz ümitvarız ey dost, sen de durmadan ve yorulmadan yüreğinin her köşesinde solmayan ümitler besle… Unutma ey dost! Yılmadık ve yıkılmadık işte!
Muaz KalaycıKayıt Tarihi : 23.1.2012 00:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!