Ey Benim Gecip Giden Ömrüm

Cigdem Turan
28

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Ey Benim Gecip Giden Ömrüm

Ey Benim Geçip Giden Ömrüm
Ey benim geçip giden
“Ömrüm…”
Geriye sadece suskun mevsimler kaldı,
Çocukluğumun toprağına gömdüm umutlarımı.
Bir rüzgar esti Munzur’dan,
İçimi yaktı, geçip gitti adını bile sormadan…

Zamansız agaran
“Saçlarım…”
Ne güneş gördü ne de bir sevdanın tarak izini.
Her telinde bir kırgınlık,
Her beyazında bir veda gizli.
Oysa ben, en çok da gülmek isterdim…

Gün görmeyen
“Gözlerim…”
Nice sabahlara açık kaldı uykusuz,
Her bakış bir hüsran,
Her gece bir yangınla döndü bana.
Bir gözyaşı oldum,
İncinmemeyi bilmeden aktım aktım…

Güveni boşa çıkan
“Yüreğim…”
Ne dağlara sığabildim ne de bir insana,
Her ‘dostum’ dediğimde eksildim biraz daha,
En çok da inandığım yerlerden kırıldım.
Ama sustum…
Dersim gibi,
Yüreğimle ağladım…

Değdi mi, insanlar için çektiklerime?..
Bir sorunun cevabını Munzur’un sularına bıraktım,
Akar gider belki bir gün,
Bir vicdana, bir kalbe çarpar da anlarlar beni.
Ama ben…
Artık sadece içime konuşuyorum.
Bir dağ gibi,
Sadece taşlara anlatıyorum “ben” dediğimi…

Cigdem Turan
Kayıt Tarihi : 29.7.2025 09:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Munzur’un kıyısında büyüyen bir kadındı o… Adını kimse tam bilmezdi, ama ona herkes “Dersimlikız” derdi. Yüzünde rüzgârın izleri, gözlerinde geçmişin sessizliği vardı. Her bahar, dağların eteklerinde açan kır çiçeklerine umut bağlar, her sonbaharda yapraklarla birlikte bir yanını daha toprağa bırakırdı. Hayatı boyunca kimseye yük olmamış, ama herkesin yükünü sırtlamıştı. Güldüğünde bile içinde bir hüzün tütüyordu. Çünkü kimse, onun neleri geride bırakmak zorunda kaldığını bilmezdi. Çocukken annesinin sessiz ağlayışlarını öğrenmişti, genç kızken sevgisinin karşılık görmemesini… Yıllar geçtikçe, saçlarına beyazlar zamansız konuk oldu. Çünkü o, hayatın yükünü yaşından önce taşımıştı. Güvendiği insanlar, onu hep yarı yolda bırakmıştı. En çok da sevdiği sandığı eller, düşürmüştü onu en derin uçuruma. Bir gün, Munzur’un kenarına oturdu ve kendi kendine mırıldandı: “Ey benim geçip giden ömrüm… Değdi mi tüm bunlara?” Cevap gelmedi. Ne dağlardan, ne suların içinden… Ama içinden bir ses artık susması gerektiğini söyledi. O günden sonra konuşmadı fazla. Yalnızca yazdı… Saçlarının beyazına, gözlerinin buğusuna, yüreğinin kanayan yerine şiirler sardı. Her dizesi, sustuklarının çığlığı oldu. Her noktası, bir vedanın tam ortasında durdu. Ve işte böyle doğdu şiiri: Zamana, ihanete, yalnızlığa ve insansızlığa yazılmış bir ağıt gibi… Bir dağın iç çekişi, bir nehrin boğuk hıçkırığı gibi… “Ey benim geçip giden ömrüm…” diye başlayan o şiir, aslında bir kadının kendine yazdığı en içli mektuptu.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!