NİHAL’İN BEDENİNDE YANAN SIR
Gece, omuzlarıma sessiz bir hırka gibi indi, Nihal;
tenimde dolaşan o ince ürperti
sanki görünmez bir elin göğsüme bıraktığı
kadim bir zikirdi.
Senin adın, karanlığın içinde
ateşten bir hat çiziyor—
ruhumun kıyısına vuran
kırmızı bir dalga,
derûnî bir çağrı,
içime işleyen bir sır…
Bazen gölgen, bedenime düşen
unutulmuş bir duanın buğusu gibi beliriyor;
ben seni içimden geçirdikçe
dizlerimde bir secde nûru
tenimde bir dergâh sıcaklığı
yavaşça açılıyor.
Tutku da bir ibadetmiş meğer, Nihal—
aşka yaklaşan tenin
hafifçe titremesiyle başlardı
ve nefeslerin birbirine değmesi
gizli bir ayetin kapısını aralardı.
Saçlarından dökülen her tel,
benliğime inen bir vahiy gibi;
kulaklarıma eğilip
“dokun” diyen bir esrâr fısıltısı.
Ve ben dokundukça
içimdeki çölün kuma gömülü nehirleri
tek tek açığa çıkıyor;
tenim, senin adının serinliğine
yeniden yaratılıyormuş gibi
yeniden doğuyordu.
Bir gülün yaprağına değen rüzgâr
nasıl ki gizli bir arzu taşırsa,
senin teninden yükselen o ince koku
benim ruhuma aynı sırrı getiriyor:
Aşk, hem bedenin en kırılgan duası,
hem ruhun en yakıcı imtihanı.
Ey Nihal,
bu gece seninle konuşan her şey—
rüzgâr, gölge, yıldız, hatta sessizlik—
bedeninin adını taşıyor.
Her biri bana
aşkın yalnızca bir varlık değil,
bazen yokluğun içinden süzülen
derin bir nefes olduğunu hatırlatıyor.
Ve ben, o nefese dokununca
yalnız tenim değil,
hakikatin kendisi titriyor içimde.
Çünkü sen, Nihal;
aşkın karanlığa düşürdüğü
en ince ışık çizgisi,
en zarif tutku yarası,
en sessiz metafizik mucizesisin.
Ben ise hâlâ bir yolcuyum—
senin adının kızıl gölgesinde
yanmayı göze alan
dilsiz bir derviş;
bedeninde saklı o sırra
her gece biraz daha yaklaşan
naçar bir âşık…
Kayıt Tarihi : 19.8.2025 23:23:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!