Hayatın montaj hattında unutulmuş bir yedek parçaydım ben.
Ne eski bir modele uydum ne de yenisinin kutusuna sığdım.
Hep bir eşikte durdum, kapının tam ağzında;
Ne içeri buyur edildim ne de tamamen dışarı atıldım.
Kendi mahkememde hem sanık hem de müebbet hükümlüydüm,
Suçum: Olmaya çalıştığım kişiyle olduğum kişi arasında sıkışmak.
Anılarım; avuçlarımı kesen cam kırığı kelebeklerdi sanki... 🦋
Dokunsam kanıyorum, bıraksam hepsi birden uçup gidecekler.
Bir gece, gökyüzünün en kör yerinden bir yıldız kaydı avuçlarıma, ☄️
Bir anlığına ısındı dünya, her şey mümkün gibi parladı. ✨
Sabah oldu...
Parmaklarımın arasında ne bir ışık ne de bir sıcaklık,
Sadece ince bir is kokusu vardı, yaşanmamış bir yangından kalma.
Şimdi anlıyorum...
Bu şehrin sokak lambaları neden hep böyle boynu bükük gezer.
Vitrindeki mankenlerin porselen gülümsemesi neden bu kadar donuk.
Terk edilmiş parklardaki salıncaklar, aslında kimin hiç gelmeyecek çocukluğunu bekler.
Ben artık iç güveysi değilim bu diyarda,
Horlanan, ezilen, üzülen o çocuk hiç değilim.
Ben bu dünyanın ta kendisiyim şimdi;
Kalbinin satır arasında kurutulmuş bir aşkla yaşayan, 💕
Kendi kimsesizliğiyle avunan, en kalabalık sessizliğiyle konuşan...
Ben, eşikteki gölgenin, zamanla eşiğin kendisine dönüşmesiyim...
Hasan Belek
16 08 2025
Akçay
Kayıt Tarihi : 16.8.2025 13:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!