Üstüne titrediğim yeşil soldu, onu ben soldurdum
Elinde plastik güğümle sırtı kambur dolanan ben
Onu ben yordum dalgalarımla, sivri kayalara vurdum
Sonra boğuldum onun durgunluğunda yeniden.
Heyecanla koşuyordum,
Bunca sessiz harfler içinde haykırmak, sesimin tınısına devrim bulaştırmak, iyiliğe dair ne varsa iyi adamlarla birlikte bağırmak istiyorum, sesim bir çığlık olsun dağlasın gönülleri, mehcur gönüllere sebil olsun, sadra şifa olsun avazım;
Siz ey çağdaş dünyanın ortasında oturup, adalet, eşitlik, kardeşlik naralarını dillerine pelesenk eden zamanın zalimleri,
Siz ey kapitalizmin esiri, kıblesi akçe olan, Firavun’dan Firavun, Karun’un veletleri,
Siz ey kardeşi için istemediğini kendisi için isteyenler!
Bilgi çöplüğünde metan gazından zehirlenip zehrini üstümüze kusan aydıncıklar,
Son duraktayız şeyhim!
İstisnaların kaideyi bozduğu yerde mısralarım.
Cinayete teşebbüsten kurban gitti satırlarım.
Hücum etsem içimde yangınlar var, anlatamam.
Sükuta büründü dilim, süküta büründüm.
Son duraktayız mevcudatın şeyhim!
Terminallerin gürültülerinden üzerime sinen refrefi
Haziran ayının kızıl akşamlarında saklı olan firdevsi,
Canından koparak ayrılan çiftler,
Bu Haziran akşamı belirdiler gözüme.
Terminallerin kokusu sinmişti üzerime,
Karşımda bir dağ gibi duruyordu veda iklimleri.
Münzevi bir şairim sadece
Kendimle kentim arasında..
Belki beyhude bir mısradır sana,
Sandıklarımız yanıldıklarımızdır oysa..
Eşyalarım ey eşyalarım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!