Erden Ülgen Şiirleri - Şair Erden Ülgen

Erden Ülgen

Şairin şiri onu yaşatan, kâh ağlatan kâh düşündüren,
Hicvettikçe güldüren, üzen, zaman zaman küstüren,
Ne korkunç silahtın sen, silah henüz icat edilmeden
Ne güzel yolsun aşkı anlatan, duygulu şairin ağzından,
Şaire can katmak candan, şiirleriyle hayatı yaşarcasına,
Okumak delicesine, zindana tıkılacağını bilircesine,

Devamını Oku
Erden Ülgen

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur, Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur. Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük? Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! .. Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal. Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan. Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler. Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya! İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek? Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl! Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl! Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun! Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız! Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider! Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz! Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! .. (1949) Necip Fazıl Kısakürek

Devamını Oku
Erden Ülgen

Yine bir cunda sabahında,
Düştüm yollarına rüzgârlarında,
Dağların, tepelerin, zeytinliklerin,
Ne hoş gözükür çiçekli bahçelerin,
Her gün gözlerimde büyümektesin,
Güneşin doğuşunda güzelsin,

Devamını Oku
Erden Ülgen

Adında güzellikler var, doğuşumuz senden,
Kalbin o kadar saf temiz ki düşüncelerden,
Sen olmasan biz çocukların var olamazdık,
Sen olmasan bizler mutlu yaşayamazdık,
Annem sana ne dizeler yazsak, ne söylesek,
Senin için art arda sonsuz methiyeler dizebilsek,

Devamını Oku
Erden Ülgen

Uzun uzun yazmama gerek yok ki bilesin,
Kısaca yazayım yaşadıkca sen sevgimsin,
Seninle düşler kurarım, seninle de yaşarım,
Dedim ya güzelim sen varsan ben de varım.

Devamını Oku
Erden Ülgen

Bir damlacık sudan
nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken
dünyaya neden sığmadığını
ve
en sonunda bir metre karelik yere

Devamını Oku
Erden Ülgen

Ceyhun dedim anlamını düşündüm bak,
Orta Asya’da bir nehir çıktı karşıma uzun,
Hun Şehzadesinin ismiydi tarihten yazın,
Tevrat’a göre cennetteki dört ırmağın ismi,
Eski Türkçede ise güçlü kuvvetli bir kişi,
İki aşığın birbiri için döktüğü gözyaşı lakin,

Devamını Oku
Erden Ülgen

Zindan iki hece, Mehmedim lâfta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de, geri adam, boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmedim! Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yol da tutuktur hapse düşeli... Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! Bir âlem ki, gökler boru içinde! Akıl, olmazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı; Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil... Müdür bey dert dinler, bugün maruzât! Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş, kim eder azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem... Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekûn içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemmiyet; Urbalarla kemik, mintanlarla et. Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccâdemin yününde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz mâdem; Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem! Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, duman duman erisin! Peykeler, duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... Duvar, katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger... Beynimi içtin! Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyadan nazar. Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir, Ne gelir ki elden, kader bu, emir... Garip pencerecik, küçük, daracık; Dünyaya kapalı, Allah"a açık. Dua, dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış. Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış... Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu; İplik ki, incecik, örer boşluğu. Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş; Karanlığında nur, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! Mehmedim, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (1961) Necip Fazıl Kısakürek

Devamını Oku
Erden Ülgen

Bitmeyen özlemler vardır, her gün Ay ile Güneş vedalaşırlar,
Akşam güneş Ay’a, sabah Ay Güneş’e veda eder,
Her gün sabah olunca Güneş Ay’a özlem duyar,
Her gün akşam olunca Ay Güneşe, özlem duyar,

Bilirim kavuşurlar her özlemlerinin sonunda,

Devamını Oku
Erden Ülgen


Bitmez tükenmez dertlerimi dinlemek istersin şiirlerimde,
Ne ararsın ne sorarsın hayatımı geçmişinden geleceğine,
Yoksa şiirde hüzün, böylede şair olur mu deme iki gözüm,
Ben şair olmak için yazmadım ki mısralarımı, dizelerimi,
Ben beni değil hayatı anlamak anlatmak istedim kafiyede,

Devamını Oku