Her şeyi bildiğin gibi hep bilirsin zaten!
“Tokluk hasretimin seni düşündürtmediğini,
Yarı açık sırtıma vuran kuru yelin koca hışmını,
Solgun benzime inmiş koca sillelerin emaresini,
Esaretle köhneleşmiş, yitmiş bedenimin takatini”
Büründüm bu gece yine
Buruk bir şarap tadı yalnızlığına
Sarhoş ettim kederimi
Yarınların özgürlük özlemiyle
Bilinmez bir acı ağrısı kursağımda
Yine yakarıyor gözlerime; kalbim bu akşam
Damla! Günlerce, asırlarca sürse de damla!
Damla ki dolsun hasret denizim,
Damla ki soğusun yüreğimin yokluk ateşi.
Hatırlar mısın?
Şafak söküşleri eritir bu kenti
Çöker üstüne gri sabahlar
Altında kasvetiyle
Burjuvazi süzüşler yüksekte
Bin bir doğal rengiyle
Bir ülkeden geçiyorum, yoksul bir ülkeden
Sızarak sisli demir perdelerinden
Keder akmış esvabına, kızıl nehirlerinden
Görkemli çürümüşleriyle süslü lahitleri bekçili
Ve farklı bir tarih kokusu saçarlar etrafa
Gün, sessizliğin süpürüldüğü vakitte
Anılar zindan karası
Ve yeşilden yoksun artık
Şaha kalkacak az sonra
En firari hisler
Kaldırımlarsa yine mutat
Yürüyen tabiatı
Sevginin, bedenle ifade edilmesini arzular
Oysa en derinden sunulmuştur
İçindeki güzelliklere dair kalan son değerler
Sonra
Benliğine hâkim olur “anlaşılamıyorum” düşüncesi



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!