Birinci Tekil Şahıs
bilmiyorum nasıl bahsedeyim
zordur insanın kendini tarifi
değilim öyle önemli şahsiyet
nev-i şahsına munhasır
ismiyle müsemma biri.....
nedendir bilmem
aklımda kalmış o TRT kareleri
tanıtırmısınız kısaca kendinizi.........
müzik dinlemeyi, kitap okumayı
bir de bulmaca çözmeyi seviyorum
yarışmaya istanbuldan katılıp
yarışmacı arkadaşlara da
başarılar diliyorum.....
hep böyle tarif etmişiz kendimizi.....
BEN den sonra koysam üstüste iki nokta
söylen ...
oldu bitti sevemedim kimyayı
muhalif oldum her daim müfredata
ha bir de şu iks denen şeyden nefret ettim
yaşım onaltı bilemedin onyedi
hayallerim vardı kocaman
bilmiyorum nasıl bahsedeyim
zordur insanın kendini tarifi
değilim öyle önemli şahsiyet
nev-i şahsına munhasır
ismiyle müsemma biri.....
huysuz ihtiyarın teki olacağım
ömrüm yeterse eğer
kalın çerçeveli gözlük gözümde
sağ cebimde tansiyon ilacım
sol cebimde kefenliğim.
ölümden önce son çıkıştayım
koluna girdim, merdivenleri çıkmasına yardımcı oldum
hakkında enteresan hikayeler dinlediğim o adamın
''sağol evlat'' derken bile vakurdu hala
üç beş basamak çıktık ve iç çektim birden
işte dedim kavanoz dipli dünya
Teknolojinin bu denli hızlı akışı, onca güzel şeyi de beraberinde yok etti.. Hükmünü kaybetmiş, teknolojiye yenik düşmüş, hatta unutulmaya yüz tutmuş, geçmişi ve bizi hatırlatanlardan biriydi gaz lambası.
Evde saklıyorum hala o hatıraların ve bir dönemin saklandığı sihirli şeyi.
Özellikle kışları sıkça kesilirdi elektrikler, dışarıda lapa lapa kar yağar, beyazın aydınlığından faydalanmak için perdeler sonuna kadar açılırdı. Bizim gaz lambamız duvara çakılı bir çivide asılı dururdu ve annemin ona ördüğü elbiseyle öylece vazifesinin gelmesini beklerdi. Peder Bey tedbirli biriydi. Her daim küçük bir bedeon gaz yağını tedarik etmiş olurdu. Ayrıca gaz lambasının fitil kısmıyla, teneke kısmı arasına sıkıştırılmış KAV ya da vasati kırk çöp olan MALAZLAR kibritinin hiçbir suretle kullanılmasını istemezdi.. Elektrikler kesildi mi kibrit aramayalım diye.
Çocukluğumdan beri çok severdim o anları. Kaç kere yer soframızda yemeğimize katık olmuştur kimbilir, ve kimbilir kaç kez ödevimizi onun ışığında yapmışızdır.
Televizyon ve radyo da elektriğin kesilmesinden ötürü iptal olurdu. Ailecek yaptığımız en güzel şeydi o anlarda PEDER Bey'in İstanbul'a geliş hikayeleriyle Alamanya'ya gidişi ve orada yaşadıklarını dinlemek. Sanki anlatması için elektriklerin kesilmesini bekliyorduk hep birden.
Çivi çakacak değilim ben de bu dünyaya
Elbet bir gün göçüp gideceğim
O imamın kayığına
Elbet ben de bir gün bineceğim
Ardımdan kimin ne söylediği umurumda değil
Ağlamıştım
Auschwitz'de olanlara
Sırf Yahudi diye fırınlarda yananlara
Allah'ım böyle birşey olamaz
Kendine insan diyenin
Yağmur yağardı gökten
Kar yağar, dolu yağardı
Gök gürler şimşek çakardı
Sahi neydi o yağanlar? Göğü deldi
Duymayan kalmasın füze mevsimi geldi
"İçimden şiir yazmak gelmiyor"diyorum
İçimden bu geçenleri bir şiire yazarken
Yine şiire öykünüyorum.
Kimseler bilmiyor ruhumdaki baharı kışı
Ne oldu? kıvranıyorsun dediler
Var bir karın ağrın, söyle hele dediler
Yok birşeyim
Aklıma gelenler yüreğimi deldi
Kağıt kalem getirin çabuk
Şiirim geldi.
insanın başında bir büyük bulunması, her zaman iyidir...