Ne de çabuk geçti seneler. Daha dün gibi hatırımda oysa bitsin şu okulda ders yapmaktan kurtulayım dediğim sıkıntılı günler.
Bitti! . Ne oldu? Asıl o zamanlarmış en rahat günlerim; onu anladım. Kaybetmeden anlaşılmıyor güzellikler. Eksikliğini hissetmek, acısını tatmak gerekiyor; yaşlanmadan akıllanılmıyor.
Esaret altında bir gül olmaktansa, bağımsızlıkta özgür bir diken olmayı dilerken; acaba kim düşündü: Ya bu fikir bana yapışır kalırsa, gerçekten yapayalnız kalırsam; diken olmayı dilerken dikenlerin arasında, her esintide sallanan dikenlerin yapraklarını ve gövdesini parçaladığı bir papatya olursam ben ne yaparım?
Her yıl böyle başlıyor. Yeni yıl, yeni umutlar, yepyeni bir benlik. Ama sonunda ne oluyor? Yine yeniden aynı beklentiler gelip bizi buluyor. Nedir bu yılların insanlar üzerine olan etkisi? İnsanların, hiç mi etkisi olmaz; bu gelip geçen yılların üzerine?
“İnsan, kendini neden hep yalnız hisseder? ” diye çok düşünmüştüm. Daha yaşım yirmi idi. Lakin cevabını bulduğumda yaşım yirmi dört olmuştu. Kişiler, hep hayatlarında, anlık bile olsa, bir şeyleri paylaşmak istiyorlar. Daha doğrusu bunu ben istiyordum ve hala istiyorum. Dünyada geriye kalan insanların benden ne farkı var ki, bundan farklı bir şey istesinler ki!
Ancak durum, burada açmaza girdi. İnsanlar, neyi paylaşmak istiyorlar?
Nedendir bilmiyorum ama biz erkekler hep cabuk bikiyoruz iliskilerimizden veya yalnizlik korkusu ile vahsice saldiriyoruz sevdigimiz insana olgunlugu bilemiyoruz
her ne yaparsak yapalim sadece ogunmek icin yapiyoruz hatta sex bile yapsak oh soyleydi oh boyleydi diye anlatiyoruz hani derler ya kizlar konusur biz birebir yasatiyoruz dost muhabbetlerinde karsimizdakilere sanki cdden film seyreder gibi oluyoruz o konusmalarda ve anlatilanlarin yarisinin yalan oldugunu bildigimiz halde ses cikarmiyoruz
cunku beynimizde istiyor oyle olmasini bir fantazi dunyamiz var ve onu zenginlestirecek her sese kulak veriyoruz affiniza siginiyorum ama resmen beynimize sanal masturbasyon yapiyoruz buna yalan diyebilen varsa ciksin ve patir patir soylesin
hep severiz ama sonunda onunla bir omur gecirme fikri bizi korkutur ya sorumluluk ustlenme korkusu ya da ondan gunun birinde sikilma kuskusu ve nasil kurtulurum oyle olursa sorusu hep beynimizi sorgular neden normal bir insan olamayiz biz tek bildigimiz sey o an yasadigimiz sevgi selini karsimizda ki insana ten temasi ile aktarmak yani oyle olursami ask ask oluyor ten temasi bence bir hictir en guzeli bir opucuktur yanaktan bile olsa sevgiyi anlatmasi yeter
nice insan sevdigini veya sevildigini sanirken bir gecelik aska kurban gitmis ve artik hayat sevincini kaybedip ruhsuz bir sevda colune dusmustur
o begenilmeyen hayat kadinlari en guzel ornek sanirim niceleri bir ask ugruna dusuyor o hayata
Dünya dönüyor kim ne derse desin;
Belki Galileo’nun sırtında,
Belki de bir öküzün boynuzunda,
Ama mutlaka uzay denilen o sonsuz boşlukta.
Hayatta devam ediyor;
Ben sana çok şey söyledim, göz göze geldiğimizde,
Lakin sen duymadın, duyamadın, sese çeviremedim dilimle;
Kemiği yok deselerde, put kesilir seni görünce.
Sanma sakın çok güzel olduğunu, değilsin! ...
Çünkü sen dünyada teksin,
Duygu
Silinenler asla sevilmemiştir...
Unutulmaya sevilemez kimse senin gibi unutulmaz olmalı her şey
Sen olursan eğer o unutulmaz güzel hatıra
İste budur insana değer katan...
Minicikti elleri, ufacıktı ayakları,
Helede sürünce kırmızı ojesini tırnaklarına,
Daha bir bebekleşirdiler;
Birde aynı renk ruju vardı,
Onuda sürerse dudaklarına,
Yeniden gelirdi dünyaya, ama ağlamadan, kendine bahşedilmiş gülümsemesiyle.
“Yıllarca Seni Bekledim Durdum,
Göç Vakti Geldi, Artık Yoruldum,
İstemem Kalsın, Aşk Acısını,
Her Kim Anarsa Barış Adını.
Kim Aramış, Kim Bulmuş,
Dertlerine Çare;
Bilmem hatırlar mısın? Konuşuyorduk seninle baş başa. O sırada bir suskunluğun ardına bana; “düşünsene bir. Bir gün yolda yürüyorsun ve beni görüyorsun. Kucağımda bebeğim, yanımda kocam var. Ne hissedersin? ”
Ben, durgunlaşmıştım. O anı, film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiriyordum. Boğazıma bir yumruk binmişti ve gözlerim dolmuştu. Film, defalarca gözlerimde dönüyordu. Ama hiç biri bir öncekinin aynısı olmuyordu. Olmuyordu, çünkü kocan vardı, bebeğin vardı. Seni zorda bırakmak istemiyordum. Ama seni öyle özlemişim ki, senden de uzaklaşamıyordum.
İlk başlarda, seni gördüğümde kocan görmesin, seni suçlamasın diye, usulca tebessüm ediyor ve göz kırpıyordum. Göz göze bakışıp, yolumuza devam ediyorduk. Sonra sonra benim adımlarım yavaşlar oldu seni daha uzun görebilmek adına. Hele en sonuncusu benim için bir ömürdü.
Bir yarem var, pınar gibi akar kanım,
Henüz ondört yaşında, pınar gibi diri bakışlım.
Al denmez lebi var, leb değmez edilir.
Yok bir eşi bu dünyada, eşi olup basmak istesem bağrıma.
Zifiri kara saçı var, kaşı var,




-
Emine Keski
-
Hüseyin Kırmaz
Tüm YorumlarBen Emine Keski, Erbil seni hatırlıyorum ve görüşmek itiyorum. Beni facebook'dan bulabilirsin.
Çok güzel bi şiir.Yüreğinize sağlık.başarılar