Ufkum kadar karanlık artık her bakışım.
Arama, bulamazsın..
Kalmadı gözlerimde o yüce aşkın.
Gidenlerden oldun ya sen de
Dönme artık..
Kendisini bildi bileli, 13 yaşından beri, tam tamına 29 yıldır Bayramlardan nefret ediyordu. Her bayram gelişinde, anılara döner ve eski hatıraları canlanırdı gözünde. Bir kez daha kaderine isyan eder ve bu acıyla gözyaşına boğulurdu Gülbahar. Gerçekler acıydı evet ama bu gerçekle yaşamaya alışmıştı, yüzyüze gelmekten korkuyordu her defasında. Tam 29 yıl olmuştu ama Bayramlar hala vardı.
Her çocuk gibi o da Bayram sevincini içinde yaşıyor heyecanını bastıramıyordu. Ramazan’ın son 2. günüydü, Yaşadıkları çiftlik şehre 30 km uzaktı ve oradan köye gitmek için bir 30 km daha gitmeleri gerekiyordu. Bu ilk bayramları olacaktı çiftlikte. Bir sürü hayvanat olduğundan çiftliği boş bırakamazlardı. 2 guruba ayrıldılar annesi ve ağabeyi önden gidecek Bayramın 1. günü bayramı yapıp döneceklerdi Gülbahar ve kardeşi ise Bayramın 1.günü anlaştıkları yerde buluşup annesi ve ağabeyiyle bayramlaştıktan sonra onlardan ayrılıp köye gideceklerdi. Böyle başlamıştı bu hazin hikayenin başı. O bayramı ve yaşadıklarını Gülbahar hayatı boyunca unutamayacaktı ve ondan sonraki tüm bayramlarda yaşadıkları da buna dahil olacaktı, 4 yıl boyunca. İlk tacize uğradığı geceydi, Ramazan bayramının arifesi, Bunu unutması imkansızdı, sanki zihnine mıhlanmıştı o gece. Korkudan mide krampları geçirmiş,günlerce uykusuz kalmış ama kimseye bir şey diyememişti. Bayram sevinci yaşayan annesine ve ağabeyine bunu nasıl anlatabilirdi ki, üstelik bunu yapan öz babasıydı. Deli gibi sevdiği,her kesten çok inanıp,güvendiği, sırtını dayadığı bir dağ gibiydi onun gözünde babası. İnanamıyordu böyle bir şeyi yaşadığına. Lanet etti kaderine..
Bende ki 'Sen'
Ben yaşadıklarımdan biliyorum
O çaresizliği o İsyanı o yalnızlığı
Gözyaşında boğuldugum akşamları biliyorum
Geceler kör sağır dilsiz sanki.
Oysa aşk diliyle yazmıştım bu şarkının güftesini.
Yağmurlu bir sonbahar sabahından
Hüzün ve ayrılık tadında..
Acıyan tüm yanlarima merhaba..
Merhaba
Hülya sokağına bakan pencerem
Açılan kapım merhaba..
Gök gürültüsü gibiydi sesin
Hiç bu kadar korkmamıştım
Yıldırım gibi kaş çatışların
Şimşek şimşek çarpardı bakışların
Ama...
Garip bir huzur vardı yüzünde
Bir sızı var içimde inceden inceye.
Kanıyor yüreğimin bir köşesi.
Yine nemli kirpiklerim.
Biliyorum istemesem de düşecek gözelerim.
Ey gurbet denilen ucube!
Bir parçamı daha koparıp çalıyorsun benden.
İşte sonsuz hasretleri vurup sırtıma
Gidiyorum.
Bu aşktan ne bir hatıra
Ne de bir anı bırakıyorum
Gidebileciğim en uzağa..
Gözlerinin ve sözlerinin olmadığı
Hala ağlıyorsa gözlerim
Ve içimdeki ateş sönmemişse
Hayalin bile yetmiyorsa düşlerime
Dualarımla yıkıyorsam gönül surlarını
Dindiremiyorsam bahar yağmurlarını
Böylesine sırılsıklamsam (aşıksam)
Kördüğümdür saçlarım
Düşlerim gibi
Çözülemez
Siyaha siyahla yazılmış yazım
Okunması imkansız
Okunamaz
Seni sensizlikte yaşamakmış kaderim
Özledim bebeğim inan çok özledim
Sana bu kadar geç kaldığım için
Özür dilerim..
Sessizliğime gömdüğüm sesim




-
Mustafa Bay
-
Mustafa Bay
Tüm YorumlarGündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Daha güvenli, daha huzurlu, daha "insancıl" yarınlar dileği ile..
Anneler Gününüz kutlu olsun...