Tekirdağ 153.000 Nüfuslu küçük bir yerdir. Genelde tarım ve hayvancılık yapılır. Sanayisi yoktur. Sadece çocukluğumdan hatırladığım 3,5 fabrika var. Şarap fabrikası, Tuğla fabrikası, Şeker fabrikası, Un fabrikası birde yağ fabrikası olacaktı Salat’ın. Sanırım bunların bir kaçı da şu an kapalı. Neyse efendim biz konumuza dönelim.
Bundan 35 yıl önce. 80’li yılların başı yada ortası olmalı çok fazla hatırlamıyorum. O zamanlar evlerin çatıları kırmızı kiremitliydi (keremit) . Çatılar akıtma yaptığı zaman aktarılırdı. Bu işlerle uğraşan çatı ustaları vardı. Emin Usta bunlardan bir tanesidir. Bizim çatıları genelde Emin usta aktarırdı. Onu iyi tanırdım, çünkü her geldiğinde bol, bol sohbet ederdik. Yani o anlatır ben dinlerdim, ona çay yapardım. Çayı çok severdi, çaysız duramazdı hiç. Yaşıyorsa kulakları çınlasın, öldüyse Allah rahmet eylesin. Amin!
1984 Çiftlikte ki ikinci yılımız. Çatı koca kış akıttı. Babam, yaz gelince Emin ustayı getirdi her zaman ki gibi, ilk sorduğu çay var mı oldu. Efendim neyse.. Ben heyecanla Emin ustanın anlatacağı yeni hikayeleri bekliyorum tabii. Çok güzel kıssalar ve hikayeler anlatırdı. O kadar hikayeyi nereden ve nasıl öğrendi bilmiyorum ama, onu dinlerken zamanın nasıl geçtiğini, bir türlü anlamazdım. Aklımda kalan bir iki tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Unutmadan. Ama önce Biraz Emin ustadan bahsetmek istiyorum. 50’li yaşlarda zayıf, sarı tenli, yaşına göre de baya göçkün bir adamdı. Her sözü espiriliydi. Güler yüzlü ve şakayı seven bir adamdı. Başındaki kasketini hiçbir zaman çıkarmazdı. Ona dışardan bakan iki büklüm bir ihtiyar sanabilirdi ama o çok çalışan, işini de iyi yapan bir adamdı. Anlattığı hikayeler ise onun bonusu gibiydi.
İşinin arasında bana seslendi.
-Kız Emine bi çay kap gel bak sana eğri burunlu kızın hikayesini anlatacam.. dedi.
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var