sepetinde buruk sevdalar
ıtırlara sarılır
mor salkım anılardır
günleri eskiten
sandallara binmiş buseler
hurafelerle çerçevelenir
kelebek kelebek
bakar gonca leb
alevlenen mısralar sevda
şairlerini sahiplenir
eskiyor günler...
tek yöne akan sular
rüzgârları imliyor
unutma bir tür ayıklamadır
hayatın acıları
yıprandı her şey
ırmak serin bir hâkimiyet taşır
kollarında kederleri yıkar
dakikaların raksında sıkışmış
ritimlerde
ilkyaz akşamları
sizi okumanın tarihinde
kırmızı karın ihtişamına karıştı
kışlar
aşk kadar eski
uçucu
yelkenler açtın
kazdıkça
derinleşti şairliğin
gülün ustasıydın
yalnızlığın tarihini
hüzne giydirdin
bize erguvanlar
eskittin
yazı şiir
şiiri kazı
bildin
uzun soluklar ustası
simya
sizdiniz
aynalarda yansıyan
biz
zamanı yolculuğa
sürükleyen bütün
yollar Roma’ya çıkıyor
tarihi söndürmek için
şeytan üçgenlerini
ıskalayan bilim
denklemleri ışık
hızına yetişemiyor
nedense kıvranan yollar
yolculuğa hiç özenmiyor
serzenişler dört nala
kılçıklarından kurtarılmış sitemlerle
el ele
kapıları kapadınız
yoğrulmuş sözlerden kaçtınız
kırık kelimelerin ardından
kırk kere güneşi söndürdünüz
gölgelerle
serzenişler dört nala
I
gözlerindeki keder çok tanıdık
yürüyen kâbuslarda
zamanın donduğu mevsim
rüya artığı resim gibi karanlık
biriktirdiğim hayat bir şefkat ırmağı
kalpte açılan kapı, kanatlarıyım ruhunun
şifacı değilim, tınısıyım çürümenin
doğum sularında bedenim bebeğime tabut
damarlarımdaki zehrin, derinleşen yasın
uzanışıyım mevsimlere
Anne
Tanrıların laneti bozdu sessizlik yeminimi
adaklarım güneş gülüne
Meryem Ana dikeninde ışığı toplamak için
İda’ya sığındım, anıları kemire kemire
Satürn’ün çocuklarını doğurdum
tarihimizden sızan keder
yalnızlığın tahtı için tehdit
direnmek sanat
gülüşümüzü kemiren şüphe
beni berraklığınla avut
mozaiklerle bezenmiş sesin
zaman, terk etmiyor bizi
içimdeki her çakıl taşı sana hasret
yıllardır geçmiyor bu kasvet
korsanların koynunda saklı
inci tanesi



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!