Neredeyse iki adam boyu,
Eskimiş, soluk, mavi bir avlu kapısı.
Kapının sağ tarafında irice,
Horoz başı bir tokmak,
Kadın gerdanında asılı,
Gösterişli bir kolye gibi duruyor.
Elim tokmağa gidiyor.
Büyük tokmağın sesi,
İçeridekilerde bir telaş yaratıyor.
Yüksek eşikten içeri bir adım atıyorum.
Nice hatıralar barındıran kocaman eski bir avlu,
Taş zemini-yüksek duvarlarıyla
“Dur” diyor içimden bir ses, bekle.
Dinle!
Her yanını sarmış asma yapraklarıyla örtülü.
Avlunun ortasındaki şadırvana bakan bir alacık.
Her hareketle gıcırdayan tahta sedir,
Çocukların sevinçli koşuşturmacaları…
Taş zeminde giderek yükselen,
Çıplak ayak sesleriyle,
Kafesteki kekliğin ürkekliği...
Çocukluğuma ait ne varsa gözümün önünden geçiyor, Ta ki kocaman avlunun taş zemini,
Serinliğini yüzüme vurana kadar.
Eski zamanlardı,
Hem eski, Hem eksik!
Kayıt Tarihi : 28.10.2018 13:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!