Zamandı adınız efendi! geniş ve sürekliydi
Anda asılı kalan her şeyi heba ederdiniz bu yüzden
Renkli bir meltem gibi eserdiniz sonra yüzümüzde
Yanaklarınızın tepelerinde efendi! kuyular açılırdı.
Baş döndüren tavaflar yapılırdı arasında.
Siz , efendi! bıkmazdınız dudaklarınızın patikalarını kıvırmaya.
Düşünmezdiniz nasıl girift olmuş acımız ve umudumuz
Yeşilin ilk haliydi gözleriniz efendi! doğurgan ve canlıydı
Titreyen her şeyi savururdu kirpikleriniz bu yüzden
Kökleri sağlam olsun isterdiniz inançlarınızın,
En eski yerleşim yerlerinde dolaşırdı ruhunuz efendi!
Tüm bu yapılar! derdiniz, hepsi de gecenin mimarisi
Geceleri düşerdiniz en çok gönlümüze bu yüzden
Görmezdiniz yarılmış ve yıpranmış avuç içlerimize sakladığımız evlerimizi
Elleriniz efendi! Okyanusun nefesini tuttuğu An gibiydi, pürüzsüz ve dingin
Ezerdi avuç içleriniz tüm dalgaları bu yüzden
Dumanlar tüterdi parmaklarınızın boğumlarından
Derin, öfkeli bir solukla bir gün sıkıştırdınız beşini birden,
Yanardağınızın kıyısında kaldık efendi, eridik ve karıştık toprağa
Sessizliğinizin korkusunda düşürdük gökteki yıldızlarımız ve tapınaklardaki adaklarımızı
Efendi, zaman artık dar , köhne ve tekinsiz
Yaşlı gitaristin boynu gibi düştü yere gölgemiz
Giyotin gibi keskin olmaktan geri durmayan sakallarınız hayallerimizde
Ne yana dönseniz bir parçamızı koparıyorsunuz
Efendi! yağmur gibi yağıyoruz alnınızdan
Ellerinizin tersi can suyu vermekten patlamış
Ayrık otu gibi çekiliyoruz tarlanızdan
Görmüyorsunuz dallarınızda ki mevsimlik çağlalarımızı
Tıpkı bir kemane gibi oyuluyor yüreğimiz
Sonra ağlıyoruz , tellerinizde hicazkar bir şarkı gibi
Kayıt Tarihi : 28.6.2025 12:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!