insan kalem tutar
mürekkep bulaşır insana
insanı yol tutar,
sevda tutar,
o kemikli eller tutar
vay halime ben tutamamışım seni
sen kendine tarihleri yakıştırmışsın nigar,
zamanı parçalara ayırarak sevilmeyi yakıştırmışsın.
sabah doğdun,
öğlen tanıdım,
ikindiye sevdim,
akşamında sevda oldu adı şuramdaki alevin
mutsuzluk çukurunda it gibi çırpınırım.
hani bugün de aylardan ağustos,
sıcak ne berbat bir sıcak!
çayın yanında bir sigara dahi içemem şu ağustosta!
oysa basittir formül;
bir insan bir insanı öpebilir.
Anlaşılmıyoruz,
Yama yapıp durduğum geçmişi de koyverdim,
Abuk subuk düşüncelerle süslemeye gayret ettiğim geleceği de öyle
Yediğim her yemek en sevmediğim yemek gibi hissettiriyor
Ve inanmalısın ki
Yürüdüğüm her yol bir öncekiyle aynı
O gün ve dün
hatta bugün ve yarın,
namluların uçlarını çevirdiler bana.
korkmadım Nigar,
ağzımda taşımıyorum artık korkuları.
yanak içlerim hep yara,
Bir pencere önü çiçeği diyorum,
ne kadar özgürdür?
ne kadar ilerisini görebilir?
kuşlar geçti buralardan
sürü sürü,
tek tek bazen..
hastayım bu aralar,
yoksa senden değil yorgunluğum
bilirsin,hiç de yormamıştın beni zaten
kafam cinayet alanı son zamanlarda
şu bakkal amcanın hikayesini dinlemiştik ya birlikte,
Nasıl bir daralma içimdeki anlatamam bayım.
İnanın bana huzuru kaybedeli çok oldu.
Belki de zaman durmalıydı çamurdan kurabiyeler yaparken ben.
Ta o zamanda kısılıp kalmalıydım.
Öyle olmadı...
Seni tanımanın verdiği bir onurla yaşamaktayım.
içimde uzun bir yol gibi mutsuzluk
ve hep penceremde uğuldayan rüzgar
bir asi çocukluk üstümde ki
durmadan bitmez istekleri
kışın yaz ister,yazın kış..
tüm bakkalara sahip olmak ister
Bir akşam ben iyi değilim
Ki bu önceki akşamlardan farklı değil
Göğü izlemek istedim,
Fakat.. fakat..
Bir hastalık var
Biliyorum var
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!