Yoksul bir matematikçi bir babanın çocuğu olan Galileo Galilei’yi, fakirlik illeti korkusu ile babası oğlundan; Dünya'da matematiğin varlığını, Galile'den gizlemeyi başarmıştı.
Ne var ki 19 yaşında iken bir rastlantı sonucu geometri dersi dinler. Hayran olur. Hanya'yı Konya'yı anlar. Cenneti yasağa tercihen, yasak meyvenin çekiciliğine kapılır.
Eylemsizlik ve ivme kuramının peşine, havsız bir ortamda ağır ve hafif cisimlerin aynı hızla düşeceğini söylemişti. Ama bunlar başını derde sokacak türden değildi. Daha doğrusu dinin de bilmeyip, hiç söz söyleyemediği alandı bunlar.
Başını derde sokan asıl konu, geliştirdiği teleskoptu. Ayın yüzeyi dağlıktır dedi. Hoppala sırası mıydı şimdi! Venüs'te ayın safhaları gibi biçim değiştirir diyordu. Bak hele zındığa! Dehşet saçmıştı. Daha da korkuncu kusursuz yaratılmışlığın abidesi Güneş'te lekeler var diyordu. Bu açıkça Tanrı'nın yarattıklarının lekesiz ve pürüzsüz olmadığını söylemekti. Vay zındık vay!
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta