Düşmanı Soruyorum
İmkanın olsa asacaksın,
Elinden gelse keseceksin,
Kendine göre biçeceksin,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz?
İstiyorsun hep susalım,
Senin korkundan pusalım,
O kadar değil, dur bakalım,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
Anayasayı babayasayı,
Sen istiyorsun bütün payı,
Bu yaptığını yapmaz ayı,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
Bizler Allah’ın mülkündeyiz,
Ve onun verdiğini yeriz,
Sırası gelince de deriz,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
Sen istiyorsun biz ölelim,
Tahrik olup sana teslim olalım,
Ülkeyi sana teslim edelim,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
Hürriyet midir yaptığınız?
Nedir sizin yaptığınız?
Tümden suçtur varlığınız
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
Güya bizi çarparsınız,
Lehimizde kırparsınız,
Siz bu vatanda yaşarsanız,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
Büyükler emrinizdedir,
Hakaretiniz bizdedir,
Kem gözleriniz bizdedir,
Biz bu vatanın nesi oluyoruz? !
...
Bize hakaretler aldı gidiyor,
Eller altına bindi gidiyor,
Gençlik İslâm’ a daldı gidiyor
Biz bu vatanın sahibi oluyoruz.
Biz Allah’ı sevenlerdeniz,
Ve ona gönül verenlerdeniz,
Gerekliyse ölenlerdeniz,
Biz bu vatanın sahibi oluyoruz.
Biz savaştık, biz çalıştık,
Eller doyarken acıktık,
Kadın erkek yola çıktık,
Biz bu vatanın sahibi oluyoruz.
Söz bizim temel hakkımız,
Biz hakka en yakınız,
Siz kalleşler ile farkımız,
Biz bu vatanın sahibi oluyoruz.
Meşhur “Yaşar yaşamaz”gibi,
Öyle istiyorsun sen bizi,
Alırız hakkımızı bal gibi,
Biz bu vatanın sahibi oluyoruz.
Be kefere, be kitapsız,
Sen hak dediğin haksız,
Yaşamak hakkımız, tutsaksız,
Biz bu vatanın sahibi oluyoruz.
İSTANBUL
Seni anlatıyorlar bana, inanamıyorum.
Sahiden o sen miydin? Ben buna şaşıyor, şaşıyorum.
Cam göbeği rengindeymiş gökyüzün
Hep gülümsermişsin, yüzünde yokmuş hüzün.
Gece bir başka, gündüzün bir başkaymış.
Aman sendeki güzellik ne imiş, öyle ne imiş.
Gelin gibi teltelmiş boğaz kıyıları,
Seni gören unuturmuş güneşi, yıldızları.
Mis gibi kokarmışsın, misk amber misali.
Seni anlatanların sarhoş oluyor hali
Denizinde sandallar, marş söylermiş dalgalara,
Kimi şiir yazarmış fatih’ e, Ayasofya’ ya..
Şimdi ne oldu sana ey canım İstanbul? !
Gökyüzün fabrika bacası, sen astımlı…boğuldun.
Simsiyah o sahiller Lût kavmi kokuyor
Gelin teli boğazın, şimdi günah dokuyor!
Köprü, baraj, taş delenler seni vermiyor artık
Yaptırdık birer maket onunla seni arattık
Hiçbir mimar bulamıyor eski İstanbul’ u
Tırnağını bile benzetemiyorlar, deme ben İstanbul’ um,
Bu bozuk düzende, sen de kayboldun, ben de kayboldum.
ONLARA İNANMA
Görüyorsun çelişkileri,
Bazan bir adım geri giderler, bir adım ileri.
Karıştırırlar. İslam ile batılı,
Karalıyla beyazlığı.
Sonra bahane ederler afarozu.
Bize hürriyet varmış gibidir sözleri,
Sözlerde bin ileri, bin geri.
Karışmazlarmış bize duydun mu sahi,
Bunu onlar söylüyor billahi.
Biz özgürmüşüz, hem de ne özgürlük,
Anlıyorsun değil mi işte hürlük.
O halde mahkümum caddede.
Sormamız lazım bu soruları,
Ama sorabilecekler nerde.
İnanma onların yalanlarına,
Düşme planlarına.
Senin için sana, senin için bana,
Hep fitne yaparlar ya,
Aldanma onlara.
En çok mahpus damı, işkence haneler
Daha neler neler
Anlatalım bunu halka, sabaha kadar.
BİZ BU VATANIN NESİ OLUYORUZ
Biz, sen, ben, o, hepimiz,
Bu topraklarda geldik dünyaya…
Oynadık koştuk yalınayak,
Gülerek.
Masallar dinledik dedelerimizden
Ağlayarak…
Çanakkale savaşında, Sakarya’ da, İzmir’ de
Daha nerde, şehitler vermişiz,
Çırpınarak…
İzmir’ de denize biz dökmüşüz düşmanı,
Şimdi orda ağırlıyoruz,
Utanarak.
Biz, susuz, uykusuz, anasız, babasız da kalmışız.
Neler çekmişiz, neler…
Gururlanarak oh demiş, rahat etmiş,
Şaşkına dönmüşüz yeniden.
Düşman koynumuzdan çıkmış bu kez!
Almış ipe asmış binlerce baş,
Alçaklaşarak…
Elimizi başımıza vurarak sızlanmış sormuş durmuşuz.
Biz bu devletin nesi oluyoruz, vatanın nesi?
Sormuş,
Kahırlanarak.
İşte şimdi devran değişti.
O zaman sadece soruyorduk, şimdi yargılıyoruz,
Kanunlara vurarak.
Yılmayacak, başaracağız canımızı vererek,
Bazen göklere yükselerek,
Bizi ezen,
Hangi çarkın dişleriyse kıracağı, hakkımızca
Yükselerek.
ANA BENİ CANEVİMDEN VURDULAR
Bu mektubum sanadır, al oku ana,
Bur da bir hal oldu yanık yarama,
Müslüman, dertleşecek derdim çok amma,
Ana beni kardeşimden ayrı koydular!
Öteki kardeşime vurmadım diye,
Kardeşlik bağımı korudum diye,
Neden aleyhinde olmadım diye,
Ana beni can evimden vurdular!
Hani Türkiye’de camiden kovulmuştum,
Tağut yapmıştı ama yine de şok olmuştum,
Yadellerde bile aynı oltaya düştüm,
Ana beni camilerden kovdular!
Dedim, bu ev Allah’ın mı yoksa, sizin mi?
Mahkum mu camiler, kelepçesiz mi?
“Allah’tan korkmazlar mı, yoksa bunlar elin mi? ”
Ana beni söylemeye mecbur koydular!
Ağladım ağladım dinlemediler,
Ruhumu açtım ama göremediler,
İslâm kardeşliği nedir bilemediler,
Ana beni tam ensemden vurdular!
Özlemiştim kardeşimi, gösterilmedim,
Bülbül misali öldüm, yandım göremedim,
Yedim kendi kendimi, feryatla yedim,
Ana beni Afrika’dan duydular!
Bugün aman gökyüzü de simsiyah olmuş,
Bak yeryüzü ona arkadaş olmuş,
Bilmiyorum ana bize ne olmuş,
Ana beni buralarda garip koydular!
BİR ÇOCUĞUN BAHAR DÜŞLERİ
Anne, ne olursan büyüklere bir şey söyle
Dünyayı kirletmesinler
Güzelim çiçekleri koparmasınlar,
Bana da o tertemiz havadan bıraksınlar
Ki,
Yudum yudum yudumlayalım.
Ha! Sahte gülücükleri de bıraksınlar
Yalan hayattan söz etmesinler
Etrafıma gülücükler dağıtmak isterdim.
Ama gülücükler hüznün derinliklerine iniyor birden bire
O zaman gözlerinden yaşlar akar
Doğdum doğalı etrafım dumanlı,
Gözlerim karanlıktan başka bir şey görmez oldu.
Oysa, öyle güzel bir dünya düşlemiştim ki...
Yemyeşil ovalar,
Şırıl şırıl akan ırmaklar,
Sıkı sıkıya kenetlenmiş dağlar,
Masmavi gök deryası,
Dağılmış bulutlar arasında el sallayan bir güneş...
Yani, anlayacağınız,
Taptaze bir bahar,
Ve bunlara layık sımsıcak insanlar...
Abdurrahman AvşarKayıt Tarihi : 30.7.2002 20:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!