Paçalarıma kadar inmişti mesela
Bir taşın değerli olup olmadığı
Kafes arkasında eğleşiyoruz
Bir hastane komaya giriyor
Umut bir kızın yakasında nasıl durursa
Durmuyor gidiyor, gerçek şu ki
Denk güçleriz uykudayken hepimiz
Akşam erken iner mahpusaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
Devamını Oku
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
lady_4691
İzmir
Bayan, 48
27.01.2012 21:31
Sayın bayan siz bu şiirden neler anladığınızı anlatırsanız biz sıradan insanlar da anlamış oluruz. Malumunuz sizin gibi IQ sü yüksek olan arkadaşların sayesinde bizler deistifade etmekteyiz(!)
Namazda bir Ermeni
Size bir Ermeni hikâyesi anlatacağım bugün. Yıllar önce Ankara'da Çayyolu semtinde oturuyoruz.
Komşularımız genelde emekli bürokratlar, 'laikçi teyzeler'. Bunların birisi bir ocak günü sokakta karşılaştığımızda heyecanla; 'gözümüz aydın, Refah Partisi'ni kapattılar' diye muştulamıştı günün haberini. Sonradan da bu 'laikçi teyze'nin subay emeklisi eşi Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmıştı...
Böyle bir mahallede Anadolu'dan görünen iki aile vardı. Birisi yan komşumuz 'Mehmet Amca'. Yılların esnafı. Kayserili, ama hakikisinden... O zamanlar yetmişinin üzerinde olmalıydı, ama işini devralan oğluyla birlikte sabah namazından sonra işyerine gider, akşam evine dönerdi. Bir defasında daha 10-11 yaşlarında olan oğlumu da göndermiştim sabahtan. Akşam geldiğinde yorgunluktan bitaptı, ama Mehmet Amca'nın cebine koyduğu yüklü harçlıkla bu yorgunluğun karşılığında mutluydu. Mehmet Amca'ya 'Neden bu kadar para?' diye sorduğumda; 'Kazanmanın lezzetini tatsın' demişti.
Diğer komşumuz 'Pascal Amca'ydı. Yaşça seksenlerinde, Ankaralı bir Ermeni'ydi, ama çocuklarının, torunlarının adı hep 'Türk'tü. Konuşmayı pek sevmez, güzel havalarda küçük bahçesinde oyalardı kendini. Görmesi epeyce zayıflamıştı, göz tansiyonundan şikâyetçiydi. Yine de bahçeye çıktığında oturmaz, oraya buraya sürekli çiçekler diker, onları sular, yetiştirirdi. 'Pascal Amca, gözlerinizi koruyun, yere eğilmeyin, oturun güneşin keyfini çıkarın' dediğimizde, 'Toprağa dokunmadan duramam.' derdi. Severdi toprağı, toprağını... Eşi Tijen Teyze, Muharrem aylarında aşureler, Ramazanlarda da türlü tatlılar hazırlar, Müslüman komşularına ikram ederdi. Dindarlara karşı 'cadı avı'nın yapıldığı 28 Şubat günleriydi, mahalle 'laik'ti... Hiç fark etmedi onlar için. Müslüman komşularla 'bildikleri tarzda' yaşamaya devam ediyorlardı. Oysa biz bilemezdik bir Ermeni'nin kutsalını, bayramını...
Mehmet Amca ile Paskal Amca'nın muhabbeti iyiydi. Çocuklardan, torunlardan söz eder, buldukları güzel mevsim çiçeklerini paylaşırlardı.
Ancak bütün muhabbetine rağmen Mehmet Amca ara sıra karşı komşumuzun 'Ermeniliği'ne getirirdi sözü... Kayseri'de Ermenilerin Türklere yaptığına vs....
Bir gün Mehmet Amca'yı kaybettik. Soğuk bir kış günüydü. Cenazesi elli yılı aşkın esnaflık yaptığı Yenimahalle'den kaldırılacaktı. Cami avlusu kalabalıktı. Mahalleden birçok komşusu da oradaydı. Pek dışarı çıkacak hali olmayan Pascal Amca da gelmişti. 'Laik mahalle'nin komşuları arasında enteresan bir hava egemendi. Sanki bir cenaze namazına değil de 'kokteyl parti'ye gelmiş gibiydiler. Kendi aralarında toplanmış sohbet ediyorlardı. Öğle namazının ardından cenaze namazına yöneldiğimizde de onların bu 'kokteyl parti' havası değişmedi. Cenaze namazı başlarken aralarından bir kişi yavaşça ayrıldı; başı yerde, kalın gözlüklerinin ardından gözleri dolu dolu... Komşusunun cenaze namazı için sıralanan safa katıldı. İmamın 'Nasıl bilirdiniz?' sorusuna titrek bir sesle 'iyi bilirdik' diyen kişi, yanımda saf tutan Ermeni komşumuz Pascal Amca'ydı.
Müslüman değildi, ama Müslüman bir komşusunu ebediyete uğurlarken Müslümanlarla saf tutmanın acıyı paylaşmak, dualara katılmak olduğunu biliyordu. Seksenlik bir Ermeni, laikçi komşularıyla 'tören'i uzaktan izlemek yerine 'acıya katılmayı' tercih ediyordu Müslüman cenazesinde saf tutarak. O biliyordu Müslümanlarla nasıl yaşanacağını, ama biz unutmuştuk, silmiştik hafızamızdan bir Ermeni'yle nasıl yaşayacağımızı... Bunun övünülecek bir meziyet değil, bir lanet olduğunu bilmeden... Sonra bir dindarla, başörtülüyle, Alevi'yle, Kürt'le de nasıl yaşayacağımızı bilemedik; onların farkılıkları da katlanılamaz geldi bize. Lanet dediğim bu...
Sonuçta, bu ülke 'farklı olan'la yaşama tecrübesini unuttu. O yüzden, 'Hemşerim memleket neresi?' diye sorulduğunda, 'Malatyalıyım' karşılığını veren bu toprakların insanı Hrant Dink bugün yaşamıyor. 'Biz'den bir katil onu vurdu. Üstelik tek başına da değil; kusur, ihmal, hata veya kasıtla cinayetin arkasında duran bir koca devlet mekanizmasıyla...
Ermeni olduğu için öldürüldü Hrant Dink, ama asıl hedef AK Parti hükümetiydi. Belli ki hükümet bunu hiç anlamadı. Bir 'Ermeni'nin öldürülmesini dert edinmiş görünmektense devletin gözüyle baktı Dink cinayetine. Sahip çıkmadı yurttaşına; oysa o yurttaş AK Parti'yi durdurmak için seçilen bir kurbandı. [email protected]
[email protected]
20 Ocak 2012, Cuma
feyzi kanra paylaştı
Bir şiiri ben anlamıyorsam, ki anlamaya da kendimi zorlamam. Bu mealde,anlaşılmayan bir dille yazılan ve hiçbir akıcılığı, melodisi olmayan ve bize şiir diye yutturulan bu ucubeyeben şiir diyemem. Kimse kusura bakmasın. Ne imgesi kardeşim? Koskoca hastane komaya girmiş... 'Paçalarıma kadar inmiş' ne inmiş? korkudan altına mı yapmış? Geçin bunları. Şiir, Güzel Sanat'ların bir dalıdır ve hakkını vermek gerekir. Böyle saçma sapan tümceler, şiiri anlamsız kılmakta ve anlaşılmasını güçleştirmektedir. Kafanıza göre anlamlar yükleyin ve şair de sizin bu salaklığınıza kıs kıs gülsün..
Bir tıkla iki yorum çıkmaya başladı,gerçekten çok komik,Naci abimin bile neşesi yerine geldi.Boşuna mı demişler her işte bir hayır vardır,yalnız sabretmek lazım vesselam :)))
FEYZİ KANRA
Osman Tuğlu 1
Bay, 50
Erkekliğin onda dokuzu kaçmakmış Dr Osman abim.Çok teşekkürler,malum kavgayla,işim olmaz
vesselam :)))
FEYZİ KANRA
NOT.:545 rakamın anlamı nedir? merak eden var mı?
Şiir, bilgiçlik taslamak asla değildir...Bilge görünümlü bilgiçlik de değildir..Şiir bizzat bilgeliğin kendisi bile değildir..Çünkü okuduğumuz bir metin bize ''ufff yaw..şiir gibi'' dedirtiyorsa bu metin şiir değildir..
Peki şiir ile bilgi arasında hiç bi irtibat yok mudur..
Bilgi...nedir ki o halde...bir kişideki bilgi...iki kişi arasında paylaşılan bilgi...
bir kişideki bilgi daima bir esrardır , daima bir meçhuldür...Ancak bilgi iki sübje arasında hareket halindeki iken bir şey olur... bir yandan esrarını yitirirken bir yandan anlamın, elle tutulabilir gözle görülebilir, koklanabilir V.b bir yanının olduğundan da haberdar eder bizi bilgi..
İki sübje arasında hareket eden bilgi ses ve sesin işaretlerine dönüşür..harfler veya rakamlar dediğimiz..
ve harflerin tek başına veya kümeleşiyle de bir anlamsal karşılığa dönüşür..söz deriz buna..
İşte tam burada söylüyor sözünü şeyh galib...şairin yaptığı işi anlatırken...o müthiş istihsali olan yani üretimi olan şiiri tanımlarken
ne diyor...
Anlar ki kelâma cân verirler
yani onlar söze can verirler..
onlar sözü tohumlarlar diyor yani..şairlerin ağzından çıkmayan söz cansızdır...Bilgiçlere kızılarak bilge olunur..muarız olarak...Bilge olunur ki söz tohuma dönüşsün diye ortam hazırlanır..1.hararet , 2.rutubet yeterli neşvü nema için (nem'in neşvesi) 3.kimyalar (simyalar) birleşsin diye rüzgar ve 4.kimyaların içinde varolduğu toprak... Bütün bunlar bilgelik ikliminde ancak altın bir orana kavuşur..mesela 3,14 olur..çapı gören çevre açı olur bilgelik ikliminde..ama yetmez..o sözü tohumlayan ancak yine de şairdir..
Şiirin yoluna düşen bu kardeşimiz nerde peki...yarıdan ziyade bigiçliğe yakın..yarıdan ziyade bilgelikten uzak...
ama yol üzerinde...
Saygılarımla
mükemmel...
Şiirden anlamaz kalemi kavi
İçinden göğünür çıkmaz alevi
Çok salladık yıkamadık o devi
Pehlül daha indirmedi solunu
Şiirden anlamaz kalemi kavi
İçinden göğünür çıkmaz alevi
Çok salladık yıkamadık o devi
Pehlül daha indirmedi solunu
Nereden Kazandın Bu Parayı Paşam?'
12 Eylül askeri darbesinde dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'ya şaşırtan servetinin kaynağı soruldu.
servetin miktarı..... 20 milyar dolar...Günün haberi
FEYZİ KANRA
Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta