Durali Acar Şiirleri - Şair Durali Acar

Durali Acar

Gecenin karanlığına sigaramın kızıllığında aydınlatarak, sessiz haykırışlarla sana yazarak seslenmekle geçiyor artık uykusuzluklarım. Oysa ki her gece kollarımda uyuduğun düşlerimle iple çekerdim geceleri. Nerden bilebilirdim ki çektiğim iplerin bir gün boynuma dolanıp can vereceğimi..?

Senden sonra yarım yamalak geçen her şey gibi uykularım da bölünüyor sevgilim. Gözlerini yama yapardım gözlerime de eksikliğini tamamlardım bebeklerimin. Şimdi her gece uykumu bölüp yaş oluyor, yasını tutuyorlar bu yaşta. Her gecenin sessizliği daha bir derin hüzün ekiyor ömrüme. Sen benim gecemin sonundaki ‘günaydın’ımdın be sevgilim. Ne heyecanla uyanırdım sabahlara. Sana ‘günaydın sol yanımmm’ mesajını attıktan sonra, senden gelecek cevapla günümün aydınlanmasını; yokluğunda daha iyi anlıyorum.

Güneşi gülüşünde doğuran sevgilim. Senden sonra karanlık sabahlara uyanmaya, her sabaha küfürler savurarak kavga ediyoruz hayatla. Sol yanım… İnme indi gönlüme son sözlerinden sonra. Senin kulaklarıma umarsızca indirdiğin,gönlümü felç eden haykırışların; benimse hala sana yol alan göz yaşlarım…

Devamını Oku
Durali Acar

Hani ben her hapşırdığımda;
Benimle yaşa derdin ya.
Şimdi yaşarken yokluğunda,
Neydi derdin?
Benimle yaşa dediğinde,
Neydi söylediğin?

Devamını Oku
Durali Acar

Ah be anne! Keşke doğurmasaydın beni. Bu köhne dünyaya yeni bir insan vaad etmeseydin keşke.

İnsanlar konuşmayı annelerinden öğrenirmiş. O yüzden ana dili diye bahsederiz hep kendi dilimizden. Ben ana dilimi bile öğrenemedim anne. Herkese anlatıp derdimi paylaşmak yerine,insanlar hep ”sus dilini” öğretti anne. Ondandır konuşamamalarım.

Çocukken ”sobaya değme yakar” dediğin gibi hayatı sarma oğlum deseydin keşke! Dokunduğum her şeyin izi geçti de, hayatın izi geçmiyor be anne. Elimde tutamadığım hayatın acısı sobalarınkinden daha acı, daha gerçek anne…

Devamını Oku
Durali Acar

Bugün kalemi elime aldığımda, hiçbir şey yazamayacağımı hissettim. Payıma düşeni paydaş ettim yine kelimelere. Elimde tek bir kelime, zulamda ısrarla sakladığım: ”SEN”

Bugün hiçbir şey yazamayacağım, senin dışında. Seni anlatmanın en zor yanı da bu ya zaten. Seni tasvir etmeye çalışsam; dilimde yanıyor kelimeler, külleri düşüyor kalem izlerime. Seni hayal etmeye çalışsam; aklım firar ediyor ruhumdan, ruhum küsüyor bedenime. Her nefeste ölümü soluyor cümlelerim ve seni soruyorum yalnızlığıma. Elinde tırpanla bekleyen Azrail’i gözlüyorum soğuk odamda.

Bugün hiçbir şey yazamayacağım. Her biri aşk kokan oyalı satırlara rağmen, gözyaşımı nakış edip susturacağım kelimeleri. ‘Sen’. Bütün ezberim, ezberlerime ezber bozduranım. Unutmayayım diye tekrarladığım aşkı, kuytu köşelerine çekip aşk bozanlık yapmak kaldı sana.

Devamını Oku
Durali Acar

Kılı kırk yararak dokunurdu sözlerim kalbine.
Zamansız harfler birleşmesi incitmesinler kalbini diye.

O kadar dikkat ederdim de bir görmemiştim yaranı.
Sana yâr olmak isterken; yara olmak kimin aklındaydı?
Yar ile yara arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar aşıktım sana.

Devamını Oku
Durali Acar

Kalbimin kırıkları, kelimelerime batıyor; dilim döndüğünce susuyorum artık. Ne zaman konuşmak için çırpınsam; keskin acılarla kan ağlıyor dilim. Kelimeler yarım yamalak çıkıyor iki dudağımın arasından. Kan dudaklarımı götürüyor. Öptüğüm bütün kelimelere ıslak imza atıyorum seni.
Suskunluğumu sessizlik bilip marifet sayıyor insanlar. İçimdeki feryattan bihaber; sessiz çığlıklarıma sağır oluyorlar. Ben ne zaman konuşmak istesem; dil sürçmeli kelimeler, vampirliğimi kanıtlarcasına kan akıtıyor sana. Kana susadığım zamanlarda adını sayıklıyor; sıra sıra sıra geceleri misali bayram yerine dönüyor ağzım, dilim ve kırıklarımın eşsiz dansı kelimelerin sükunetiyle bir şölen hazırlıyorum kendime.
Kaç harfinde kandırdın beni? Kaç harfine kandım,kaç heceni gecelerce tekrarladım biliyor musun? Nerden bileceksin ki? Kaç gece rüyanda görmek için yalvardın Allah’a? Ben senin alın yazım olmanı kaç duama amin diye eklediğimi inan hatırlamıyorum. Hatırımda kalanlar da ardında bıraktığın amin dolu dualarım oluyor.
Hiç pişman oldun mu gittiğine? Hiç özledin mi beni? Özlenecek kadar kaldım mı, uğrunda ölümü göze alan ben? Ben ‘gülüşüne ölürüm’ derken ‘benimle yaşa’ deyişlerin, beni sana bağlayan gözlerin, şimdi özlemimden ölüm dileğim. Sen hissetmezsin ama dün yanına geldim senin. Baş ucuna oturdum. Öyle güzel uyuyordun ki. Alnından öptüm yine usulca. Saçlarını okşadım, yüzünü seyrettim. Bir peri gibi yatıyordun öylece. Seslendim. Duymadın. Uykunu bölmek istemedim. Seni seviyorum bıraktım baş ucuna uyanınca al diye, saçlarına aşk papatyaları taktım. Sonra bir çığlık! Çocuklar gibi yatağımda oturmuş ağlıyorum. Ellerim saçlarını arıyor. Yoksun. Rüyaymış sevdiğim. Oysa her şey o kadar gerçekti ki. Kokun sinmiş ellerime sımsıkı sarılıp kendime gözyaşı döktüm sabaha kadar. Sabahın ilk ışıklarında kendimi teslim ettim uykuya. Gelmedin. Gelemedim…
Senden sonra bu noktaya geldim. Rüyalarıma bile hasretim. Umarım sen hasretlik çekmiyorsundur. Hasretlik zor; iyi bilirim. Çekme sevdiğim. Sen gidişleri iyi becerirsin. Dönmeyişinden anlıyorum yeteneklerini. Keşke gitmek için gösterdiğin kararlılığı, dönmek için gösterseydin. Yarısı bile yeterdi,inan.
Bir elvedaya sığacak kadar acizleşiyor insan işte. El elden vedalaşınca hayat yoluna girmiyor. Hoşça kal dediğinde hoş kalamıyor insan işte. Sen keyfinden de halinden de hoşnutsun. Umarım her zaman olursun. Beni hiç düşünme. Ben her gece kollarımda hayaletinle uyutuyorum seni. Son cümlemi çıkarmıyorum aklımdan. Ve bendeki sana iyi bakıyorum sevgili. Ve bendeki sana iyi bakıyorum…

Devamını Oku