Büyük buhranını genç yaşlarında bir taşrada geçirdi. bu şairi bir şeyler aramaya ve varoluş kavgasına sürükledi. günümüz türkiyesinde postmodern eserler yazdı ve verusya adlı dergide genel yayın yönetmenliği yaptı. sinema alalınında kısa filmler çekti ve senaryolar yazdı.
Underground topluluklarda Çeşitli işler yaptı. modern zaman kurgusunda bir şeylerin değişeceğini ön gördü ve çalışmalar başlattı...
Tarantino gibi adam öldürüyorum ara sıra.
Bankalarla arayı iyice bozdum çek kredi de vermiyorlar artık bana
Bir insan nasıl öldürülür bu yoklukta ?
Bir gece ansızın gel; yine ceplerinde cesedimin külleriyle ve bu farklı bir messebe uyanış olsun buhariler çıldırsın, hanefiler devlet yıksın
Antik plazalarda resmedilmişti bir dişi
Yollarda kalmıştı buruk bir zenci.
Öylesine şehirler vardı surlarımızın arkasında sevgili
Güller kurur kalır zamansız yokluğun alev alır
Papatyalarım seninleler
Belki bir gün anlamsız beni sana hatırlatır
Gel diyemem gidişlerim kutsaldır ama gidemem
Yinede gözlerin gözlerime değince içimde bi ukte kalır.
Tatlı bir oğlan çocuğu gibi dilimi yeni kavrıyorum
Ve kaç baharı terkettik saymıyorum.
Üstüne üstlük açık unutulmuş ayazda hain bir pencereydik üzerine kapı kapanan
Ve tereddüt etmeden tekerrür eden tarih
Bizi yine aynı köşeye sıkıştırıyordu
Evham dolu bir gece kondu,
İnan aylardır sabahı görmemiş biriyim ve tapıyorum raca hükmeden budalaya.
Şanssızlığımı kendim yaratıyorum artık bu şehirde boğuluyorum. Yaşamın hal eki almasıyla doğrulduğum sandalyeden kalkıp artık boşluklarca gölgeme uzanıyorum.
Bu eylemlerin amacı ne bilmiyorum ama ben fütursuzca sevişmek istiyorum, geceyi dinlendirdiğimiz gözlerimiz kimin umrun da sen ellerini uzattıkça uzatıyorsun bense boynumda hissediyorum nefes verişlerini, işte o an ve gelecek senin dudaklarında oh be yaşadığımı hissediyorum sonunda, geriye kalanlar kimin umrun da.
Bir berduş vurulur kolayca sen yaşa mı hatırla. Üstüne basıp geçtiğimiz çoğrafya tam da bu çoğrafya ama artık sıkışıp kaldığımız aralıksız zaman boşluğun da ‘’birimiz gitmeli’’ dedi Oscar wilde.
Şu barakanın arkasında bir kız çocuğu sigarasını içiyor, görüyorsun. aynı zaman çizelgesinde bir mumya çürüyor, bilmiyorsun. ve yaşam hatırlatıyor her seferin de ölümün tatminkarsızlgını hissediyor musun ?
Ölümü fotoğraflaya bilirmisin? Zannediyorum çaydamlı denedi bunu
Ve umuyorumki içinde kimseye anlatmadığı bir sonuçu vardır.
Ve enginlerinde batıya kıyısının
Ruhun bana gelir
Ve yeniden şekillenir
Derinlikler eklenir
Mevsim senin için bir liyakat meselesidir
Ve aşkımız filizlenir
Çoğu coğrafyada yaşam keşfedilmemiştir
Self mi kontrol yoksa sen mi kontrol manyağısın.
Açtığın çikolata kavanozundan dünyaya bakamaz mısın ?
Ben mi hoyratım yoksa hayat mı ?
vıcık vıcık jelimsi kıvamda
Beni henüz öpmeme devrimin şu aralar kutsiyete kavuşamaz ve abdal kaygısızlar
Seninle kaşık atamazlar.
Gidip geldiğimiz taşra misket oynayan cocuklardan bile uzakta.sen kafanı çıkartığın ön koltuğun camından baktığında fabrikanın bacası altında boğuluyorsun.bense geçip durduğumuz trafik lambalarından inovasyondan ve geçim sıkıntısından varoluşsal boşlukta bile olamamaktan yakınıyorum. tatmin etmeyen insan uleması ve yalnızlık adlı prangaları zırhıma alıyorum böylece sabahı yaptığımız yollar ve senin önünde duran süryani bozması şarabın azalıyor
Dışarda bahar var sen içinde şimşekler taşıyorsun hala bana kızıyorsun bu arabayı o düzlüğe çıkara bilecek kadar uzun değil yollar biliyorsun Kendiliğinden geçit vermeyen kavisler yine şaraba bulandı ve zihnim gevişiyor alt dudağında bir damla şarap sızıntısı var. o an bana karşı siper almış tüm ordular dost görünüyor, direksiyon kayboluyor,nefes verişlerini boynumda hissetmeye başlıyorum. öpüşlerin yeniyor beni yol mağlup, araba ara sekteye uğramadan giderek virajlar keskinleşiyor sen beni öpüyorsun kontrolü kaybediyorum sen yine öpüyorsun zaten sen hep öpüyorsun
Kaosun eşeğinden dönüşümlü ayrılığımız yakın.yol çoğaldıkça zaman aralıksız dudaklarından akıyor zamanın içinde hapsolmak düştüğün coğrafyaya denk ilerleyişinle aynı orantıda.sen gözlerime baktıkça yol bölü zamanın veremediği hız açığa çıkıyor.taşraya varışlarımız tütüyor ince sarılmış sığaralarımız da.
Basit bir denklemdir şimdi türeyen zamana seni uydurmak... Ama ne var ki bu bir moru sadece bir mor yapmaz; kostiğinde kırmızı ruj bulunan sigaranı sadece sigara yapmadığı gibi. Basit taşralar tütüyor şimdi. sen geliyorsun gündüz bitiyor sevişme ritüelini bozmadan diyor Fas'lı mülteci...
Yuhanna bebeğim, yuhanna.
İlkel kalmış tüm medeniyetler seninle sevişmemize zıt ama
varoluşumun ilk hamleti bu, sakın oynamayı bırakma, ki sana gerçek moru anlatabileyim diye sevgilim,
sevişelim.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!