Dua Şiiri - Abdulvahap Ateş

Abdulvahap Ateş
199

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Dua

ovanın ortasında yükseldi bir toz duman
yırttı sessizliğini yankılandı bir zaman

topuğundan etlenmiş bir yağız at sırtında
iki heybe bir çanta asılmış sağrısında

esmer pala bıyıklı bir adam gidiyordu
her kamçı darbesiyle yolu eritiyordu

kaybolmuş kaşlarının altında çelik gözler
üzengiye kaynamış yarı rükuda dizler

gayesine ram olmuş bir eli yularında
diğeri haybeleri sıkıca kavramada

köyüne varmak için daha üç saat gerek
abandı dizginlere üzengiyle dürterek
.........
kamil ağa derlerdi pasinlerde bu beye
bayrama hazırlıktı doldurduğu heybeye

beş tane oğlu vardı bir boyun da öküzü
zengin değildi ama pek tutulurdu sözü

güneş son gülücüğü yansıtırken dağlara
çizgi çizgi kanını emdirirken bağlara

telaşla çağıldayan sular kulak kesildi
hayvanatın şevkini inleyen kamçı sildi

şakladı dolgun döşe yekindi arap atı
ardında toz bulutu kapladı nebatatı

ovayı bir solukta içti dayandı dağa
boğuldu kara yele ter tepeden tırnağa

atlı rahvana geçti tırmandı yavaş yavaş
döküldü dudaklardan aman dadaş can dadaş

bir ara bir inilti duyuldu uzaklardan
kamil kulak kabarttı sandı çalılıklardan

ya sincap ya da tilki sesi olmalı dedi
kim var orada diye sese doğru ünledi

duydu derinden gelen bir çocuk ağlaması
kapladı yüreğini ağlamanın tasası

yolunu değiştirdi yöneldi sese doğru
hey çocuk neredesin soru üstüne soru

ardından başka bir ses payladı çığlıkları
kamil ulaştı sese geçip çalılıkları

üç sabi bir de kadın,sırtlarında kepenek
kıpkırmızı olmuşlar göz yaşları dökerek

ne ararsın be kadın bu ıssız dağ başında
bu üç zavallı sabi daha körpe yaşında

helak etmiş ağlamak bak sen de ağlamışsın
niye bu yavruları dağlara bağlamışsın

evin barkın nerede yok mu erin er kişin
yarın kurban bayramı nedir burada işin

ağlamaya tutuldu iki göz iki çeşme
sanki der ne olursun yaralarımı deşme

ağlama dedi bacım anlat nedir derdiniz
çocukları terkine al ol misafirimiz

ben yaya da gelirim zaten köye yaklaştım
ama bu halinize inanın ki pek şaştım

kadın hayır bey dedi gelemeyiz biz olmaz
evimize gideriz sabah gün doğar doğmaz

kamil ağa kükredi bacım bak kızıyorum
kalmasın bu sabiler bayramdan sakın mahrum

cep delik cepken yırtık bey dedi kimsemiz yok
yüreğim parçalanır anlar mı o yok bu yok

bütün çocuklar yarın bezenip süslenecek
yetimlerim kıskanıp onlara imrenecek

dayanamadım ben de yapıştım ellerine
hiç olmazsa bilmezler düşmezler elemine

heybeme ekmeğimi peynirimi doldurdum
kandırdım yetimleri bu zor yola koyuldum

dedim bir akrabam var şu dağın arkasında
yürüdük akşam oldu bu çayın kenarında

dinlenirken ağladı ortanca oğlum samet
onun ağlamasına katıldı küçük ahmet

onları susturayım derken ben de ağladım
sesimize geldiniz evet şimdi anladım

siz yolunuza gidin biz güneş doğana dek
daldalanırız burda buluruz bir boş hendek

halini arz ederek boşandı kadın birden
kamil ağa sarsıldı tökezledi aniden

çok şey geçti aklından bakarken çocuklara
acıdı hallerine çelimsiz bacaklara
....
alemleri halk eden yoku yoktan var eden
nice darlığı geniş genişliği dar eden

merhamet et Allahım acı bu yetimlere
benden al onlara ver koma yaban ellere

rabbim gün ağarmadan yağdır bunlara muştu
duaları kalbinden yücelere uçuştu
....
birden geriye döndüp heybesini kavradı
sessizce bekleyenler adama afalladı

kamil tüm heybesini boşalttı önlerine
dedi ki bunlar sizin uyar bedenlerine

yağı eti pirinci elbisesi potini
tuzu pestili dutu ve basmanın katını

bıraktı önlerine dedi yüzünüz gülsün
bunların hepsi sizin olmasın artık hüzün

her bayram bana ait bütün ihtiyaçların
millet sabah etmeden bitsin hazırlıkların

dedi ey yüce rabbim bu kuluna cennet ver
on kotan on oğulla bir de yüz yıl ömür ver

atına atlayarak süzüldü uzaklara
donup kalmıştı kadın sarıldı çocuklara

kasabaya dönerek aynı şeyleri aldı
yatsı ezanlarında ancak köyüne vardı

başından geçenlerden hiç bahsetmedi bile
her bayram aynısını yaptı attı sebile

......

kamil çok zengin oldu on kotanlı bir ağa
varlığa gark olmuştu bereket yağa yağa

yoksulu hep gözetti kolladı yetimleri
bildi o kanayağın duasının imleri
.....
yaşı geldi seksene ve hastalandı bir gün
ev halkı yas içinde dediler ki gün o gün

on oğlu ve karısı ağlayıp sızlandılar
ağanın duruşunu son demidir sandılar

birden ağa doğruldu dedi tasalanmayın
yüz yıl yaşayacağım boşuna ağlaşmayın

bir yoksulun duası hala başımda benim
her biri vuku buldu daha yirmi yaş yerim

Abdulvahap Ateş
Kayıt Tarihi : 14.1.2006 00:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Sevgili Özbek
    Sevgili Özbek

    Vay be!! Sevgili sairim, bizi aglatmayimi planladiniz yoksa?? Okudugum en güzel siirlerden birisi ve gözyaslarimi tutamadim..Sagolun be hocam varolun..Saygilarimla..

    Cevap Yaz
  • Sevim Erdoğan Tezel
    Sevim Erdoğan Tezel

    Destan gibi... duanın büyüklüğü bu.

    İyi ki okumuşum sizi.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Abdulvahap Ateş