"doğru insan, yanlış zaman"

Nilsu Güleş
5

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

"doğru insan, yanlış zaman"

Azad et beni artık,
Beni azad et.
Özgürdüm seninle, ama sensizlik esir ediyor beni
Sadece sensizlik olsa katlanılır elbet.
Yalnız, bu sadece sensizlik değil.
Giderken bile, senden kopmama izin vermiyorsun
Bencilsin, hem de ne fena.

Ben yine ruhumu parçalara ayırıp geri toplayacağım
Bağıracağım göklere, sessiz çığlıklarım yankılanacak
Yankısı bir bana, yine bana vuracak
Giderken bile bencilsin.

Kapat kapıyı ardından, çok mu zor
Niçin tatmin ediyor seni, unutamayacağımı bilmek

İçim pare pare, gözlerim yangın
Gözyaşı bile inmiyor söndürmeye.

İnanamıyorum.
Sadece, inanamıyorum.
Senin ardındaki, senin bile görmek istemediğin seni senden önce gördüğüme.
Diyemiyorum ki, kapansaydı gönül gözüm.
Diyemiyorum ki sarf etmeseydim, sevgi sözlerimi yoluna.
Yoluna döktüğüm sözler, biçtiğim güller, senin aksine benim haneme yazılır
Eğer öyleyse, niçin ruhunun her hücresi bu müebbetle kazınır?
Cezan, suçun ne kadardır kimse bilmez.
Hakimin de devletin de avukatın da sen olsan, nice vatan hainliğidir ki bu suç, yine senin ömrünle yarışır.

Yok etmek, öğretmek, parça pinçik etmek isterim seni bu hale sokanı,
Savaşmak, kazanmak, yağmalamak isterim bu piçlerin tahtını,
Saygın varsa 2 gram benden yana,
Kapıyı ardından çekip çıkarsın, zira ondan ötesi,
Ondan ötesi, ondan ötesi...
Ondan ötesindeyiz belki bir evren zaman geçti.
Ondan ötesindeyiz belki bir arpa boyu yol gitmedim.
Ondan ötesinde uçsuz bucaksız bir sırat köprüsü, köprünün sonunda sen, uçurumun dibinde sen, kuyunun başında, sen.
Benim için baştan yenildiğim koca bir kumar,
Bu kırgınlığı, anasının karnında görüp evlatlıktan reddettiğim,
Bu kızgınlığı, sonsuz diyarlara sürgün ettiğim,
Bu hiddeti, sensiz her köşeye çığırdığım, inlettiğim,
Bu aşkı, medcezirlere attığım.
Bilerek, isteyerek, medcezirlere attığım.
Bu sevda başımdan yok olsun diye başımı yok ettiğim.
Bu ağrı kalbimi terk etsin diye ana yurdumu terk ettiğim.
Kahrolsun, senin gibi vatan haini olmaz olsun.
Al nolur truva atını, bin tepesine, bul belanı.
Bir daha karşıma çıkarsan, alırım hem kelleni hem şahını.
Geber, çıksın gözün, yarılsın dudakların ve yalvar:
"Şu tanrıdan bir tek seni istedim, bir tek, seni isteyeceğim"
"Pişmanım, hasretinden gebereceğim"

Zamanın varlığından beri, meleklerin tanrılara yalvardığı günden beri,
Havvanın ademe, elmayı al başına çal dediği günden beri sanki,
Gebere gebere seni seveceğim.

İşte zamanın varlığından beri,
Tanrının zaman, zamanın evvel olduğu günden beri,
Koca kamların ağaçlarda ruhu aradığı günden beri,
Çınarların koca, kavakların selvi olduğu günden beri,
Hiç yanılmadı zaman.
Tanrı o olmalıydı,
Gafil ademin oğulları göremedi gözlerinin önünde apaçık yatanı,
Tanrı zaman olmalıydı.

Zamanın tanrı olduğu günden beri, niçin yanıldı senin bileklerinde zaman,
Niçin büküldü, zihninin kıvrımlarında, bin yıllardır tahtında oturan koca tanrı,
Yalnızca senin ellerinde.
Sen geliyorsun işte ademin soyundan,
Gözlerinin önündeki, büyüklerin büyüğü tanrıya suç atan, en gafil soydan.
Sen sanıyorsun ki inanırım ben, zamanı suçlayan kocaman bir yalancıya,
Sensin alemlerin gördüğü en kurnaz tilki, en kendini bilmez, en büyük suç senin,
Zamana atma suçu, bu büyük utanç senin.

Ben verdim ellerimle sana her hamlesini.
Ben eridim kollarında, aşkı buldum sandım.
Zamanı suçlamaya kudret eden o ellerin, sardığında yanaklarımı,
Ben sadece senin olmak istedim.
Yalan, yalan, koca bir palavra.
Ne istediğini bilmez, en büyük oyuncu sensin.
Yine de ben tereddüt etmedim yanarken dudaklarında,
Sadece, biz olalım istedim.
Bana biz diye tanıttığın saçmalık,
Canımı kor ediyor şimdi, kül oldum, bittim, yandım sanmıştım, bir kez daha yanmam diye yanılmışım.
Bir kez daha bir kez daha yandım.
Her yandığında kendi yaralarını saran bir orman gibi.

Ruhum her çatırdadığında senin alevinle, sen bununla zengin kahkahalar attın.
Belki de bulduğum huzurda bile yoktu payın.
Senden nefret ediyorum, senin kendinden ettiğin nefretle yarışamaz, haşa.
Sen bilmezsin ben o nefreti sarmalamak istedim.

Tanıdım gözlerinden kendine karşı en büyük ihanetini, benden sandım, yine de sarmak istedim.
Şimdi karşımda oturan en büyük adi sensin, kapımı da aldın götürdün, şimdi kaldım dımdızlak.
Bakışıyorum eşikle, kalbime açtığın dikdörtgen delikle.
Cahil bir çocuk gibi sığınacağım o eşiğe şimdi, gönlümün her depreminde.
Kapı gitmese, eşiği bulamazdım sanacağım, sana kapıyı da alıp götürdüğün için her seferinde minnettar kalacağım.
Ve ömrümün her depreminde sığınacağım o eşik, en büyük ölümüm olacak.
Bilmez miydim, medet umulmaz depremde, kapı eşiğine?
Kırıklarımı toplayacaklar usul usul, dindiğinde o büyük afet.
Bir siyah poşette kucağına verecekler senin, ruhumun kırıklarını.
İşte o zaman anlayacaksın, nerede bitermiş ömrümün sınırları.
Tek tek başparmağınla üstünden geçeceksin, okşayamayacaksın bile, sadece suçlu hissedeceksin.
Zaman babaya suçu atmadan önce,
Kapıyı peşinden sürüklememeyi bilecektin.

Nilsu Güleş
Kayıt Tarihi : 16.7.2025 04:12:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!