Ne bitmez geceydi Allah’ım!
O gece kaç sure okudum, kaç kez ağladım.
Çocuktum ben bir darbe yaşayamazdım,
Almayın çocukluğumu benden, ben daha doymadım.
Ne kadar hain varmış meğer
Hepsi de bize dost görünmüşler.
Hainden korkmazmış kahramanlar, dar gelmez onlara makber.
İşlemezmiş kurşun bile değerse eğer.
Sinsice girmişler hayatımıza.
Bir kene gibi yaşadılar vatanımızda.
Eğer o kahramanlar olmazsa
Kim dururdu o hainlerin karşısında.
Ah benim çocukluk çağlarım!
O gece aklıma geldikçe ağlarım.
Annem beni uyandırmıştı hatırlarım,
Bir bayrak uğruna denizleri yırtarım.
Ben Akif’im ben Yavuz’um.
Ben karadan gemi yürüten Fatih’im.
Ben hiç korkmadan şehadete yürüyen Ömer’im.
Ben İstiklal destanı yazmış ecdadın neferiyim.
Biz öyle bir nesiliz ki toptan tüfekten korkmayız,
Vatan elden gidiyorsa hiç durmayız.
Asımın nesliyiz biz, cennettir bizim yuvamız.
Biz geçit vermeyen Halisdemir’iz.
Kaç mermi yağdı başımdan aşağı
Daha genç yaştaki kızlar meydanda bağlanmamış kuşağı.
Analar bırakmış da gelmiş evde uşağı.
Kaç kez denk gelir bilmem ki böyle vatan evladı.
Düşman desen belli değil,
Askerler çıkmış ama olayı anlamış değil.
Silahtır elindeki oyuncak değil,
Vurmuş evlatlar analar sersefil.
Benim paramla beni vuruyor,
Öyle bir alçak ki tepeden sıkıyor.
Bir de yürek olsa namert korkmuş kaçıyor.
Batı pusuda fırsat kolluyor.
Sarıldı bir ana askere, silahını bırak, diye
Asker anlamadı olayı, veremezdi. Gelen emir böyle
Bu halk tanka geçit vermedi, sordu: nereye
Giremeyeceksin benim memleketime!
Kuşlar ve bulut yoktu havada.
Ateş sesleri vardı, helikopterden gelen kurşunla.
Nur gibi inen bir aydınlık vardı meydanda,
Otuz kuş geldi ansızın bir meleği taşımaya.
Tufeyli bir hoca salmış iki üç korkak.
Vatanını satan okumuş ahmak,
Zannediyor bu toprakları kuşatacak
Bilmiyorlar ki inmeyecek bu bayrak.
Ne yüzünde meymenet var ne de nur…
Tükürsem yüzüne, tükürüğümde boğulur!
Ecdat çıksa topraktan, dili tutulur.
Dünyada ne yapsak ona, az olur.
Ne cephe var ne de silah.
Düşman askermiş eyvah!
Asker oyuna gelmiş, anlamış bu bir tuzak,
Bizde askere el kalkmaz biliyoruz günah.
Ne kadar mal varmış hepsi de perestiş.
Halk var bunları anlamayan lal ü ebkeme gelmiş.
Bir soytarı hocayım diye başa geçmiş,
Hakkı bilemeyenler onu haşa peygamber etmiş.
Şehitlik bana yardı, şehitlikti mübrem.
Yetmez şehitlere ne söylesem.
Yazmaya kalksam onları yazmaz kalem.
Yetmez bana vakit, onlara övgüler dizsem.
O vakit anladım yaşıyor içimizdeki Tayyar Ramiyeler…
Kaç kez şehit düştü Ayşe’ler…
Kaç ana doğururdu böyle Cennet’ler…
Kamyonu ile iman eden Şerife’ler…
O gece bile ne güzel dalgalanıyor bayrak,
İndiremezdi onu bir sürü ahmak.
Topu gelse yine indiremeyeceklerdi.
Akılları bunu anlamaya yetmedi.
Salalar yükseliyor minarelerde,
Vatan elden gidecekti belki de…
Yavuz’lar yeniden can bulmasaydı eğer,
O gün son gecemizdi belki de.
Gece vakti herkes uykuda,
Yazın günü soğuk bir rüzgâr var havada.
Kimse bilmiyordu böyle alçakça girişimi,
Bıraksalar beni kıracağım namussuzun belini.
Annem ağlar köşeye çekilmiş.
Ağlayan gözler kaç darbe geçirmiş.
Önünde Kur’an bilmem kaç sure bitirmiş,
Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, artık kendinden geçmiş.
Söz verdim o gün kendime;
Ağlatamaz annemi kimse.
Ellerim yüreğim kadar büyük değilse…
Ölüm bile hoş gelirdi o gün, bir, el verse.
Havada gül kokusu var,
Her yer kokuyor peygamber.
Sanki yardıma gelmiş,
O yol gösteren rehber.
Anne bırak beni gideyim,
Zalimlere gününü göstereyim,
Gözyaşının hesabını sorayım,
Gerekirse Ömer’e can yoldaşı olayım.
Özgür Günsay
Kayıt Tarihi : 10.7.2018 04:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!