Dilemma Şiiri - Ömer Yüce

Ömer Yüce
97

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Dilemma

DİLEMMA

/ Hey gafil ne büyüklenip durursun,
sen peygamber torunumusun,
nihayetinde etten kemikten mayan
muhakkak ki vardır bir kusurun..../

...

Hasbelkader
anamızdan doğunca;

biraz gerekli,
biraz gereksiz,
alışıyoruz yaşamaya,

ya da,
mecbur kalıyoruz alışmaya.
...
İşte biz bu mecburiyetlere
hayat terazisinin,

“hay / huy” dengesi diyoruz.
...

Bu terazinin bir kefesinde,
“nasibinin peşinden koşanlar” var,

öbür kefesinde
“nefsinin peşinde koşanlar...”
...

Benim gibi nasibinin
peşinde koşmaya çalışanlar;

ümit ile korku sarkacında
çırpına çırpına,

hakettiğini tırnağıyla kazıyarak,

bedava gelen her şeyden korkup tırsarak,

“hayrı da şerri de” kadere yorarak,
bazen dün ile avunarak,

bazen yarından bişeyler umarak

dosdoğru olmaya çalışırken,

“Evet” ile yıpranıp,
“hayır” ile üzülerek,

incitmekten çok incinerek...

Gördüğümüz gibi...
Bildiğimiz gibi ...
Alıştığımız gibi ...
ama asla
“umduğumuz” gibi olmayan
hep hevesi kursağında kalan,

ya da sabretmekten taşa dönen
bu yönünü fazilet bilen,

“hayırlısını” isterken belasını bulsa bile,

belkide “bu hakkımızda en hayırlısıydı”diye düşünüp şükreden;

bir dua ile,

bazen her şeyin düzeleceğine inanarak,

bazende hiçbir şeyin düzelmeyeceğine görüp her sonucu,

“imtihana hayra yorarak” sonra da

rahatlamak için yükü kaderin üzerine atıp,
anamızdan atamızdan duyduğumuz
şu cümleye sığınıp

“Hayırlısı buymuş,
zaman herşeyin ilacıdır” deyip
boş veren.

Sınıflardan,
sıralardan,
insanların arasından,

suya sabuna dokunmadan yaşlanıp gidenleriz.

...
Bir de nefsinin
peşinden gidenler var.

Bunların hayat felsefesi;

“Geçmişin kazası olmaz geleceğin kaygısı..
An’ı yaşa kardeşim.

Üzümünü ye,bağını sorma.

Para buldun mu kırış,

ekmek buldun mu giriş...

Çalışmakla zengin olunsa,
eşekler Karun olurdu.

Dün de bugünü düşünüyordun noldu?”...
...

Bunlar önünde
sonunda çok bedel ödüyorlar.

Yenile yenile güreşe duymayan pehlivanlar gibiler,
her yanlışta
kaderi suçlayıp,
çamur atıp
burnundan kıl aldırmıyorlar.

Dibe çökmüşlüğün gururuna
feleğin çemberinden geçme diyorlar.

Konuştuklarında,
aza şükrettiklerini söyleyip
bu dünyaya sınav diyorlar,

fakat çoğa kavuştuklarında
hiç ölmeyecek gibi,

“bi daha mı gelecez dünyaya” diyip
dibini sıyırıyorlar.

Dilleri hep tatlı,süslü, parlak vaatler
ikircikli umutlar,yalanlar yalanlar...

Önce güzel güzel kaynağına
bakmadan nimeti yiyorlar
sonra da haliyle
fitil fitil geliyor burunlarından.

Sonra gelsin keşkeler gitsin
vay “şimdiki aklım olsaydılar”...

gün ortasında önlerinde arkalarında karanlıktan duvarlar,

sırtlarında gam yüklü gök,
göklerinde simsiyah bulutlar.

Sonra da
“kendim ettim,kendim buldum”türküsünü söyleyip
Ona buna ağlamalar,ağlamalar...
...

Ha bir de ayran gönüllüler
ya da
“gönlü başına bela olanlar”
var.
...
Bunlar,
çok sevmenin yorgunluğu ya da
hiç sevilmemenin hüznü ile

kendini filozof sayanlar,

düz yaşayıp az konuşanlar,

ya da hiç konuşmayıp
sukutun ardına sığınıp
“ağır abi” takılanlar.

Yüzlerinde hep biraz korku biraz kaçış
İçlerinde renksiz ve harfsiz düşünceler.

Huzur arıyorken tedirgin ama hep şüpheli, stresli,bunalıma tereddütsüz bodoslama dalan
sözü,yüzü hep hüzün kokan,

gönlü başına bela olanlar
bütün yükü kadere atıp

güzel günler ilerde umuduyla yaşayıp
bu gününü mahveden yakınlarının hayatını perişan eden,

beklemeyle gelmeyen,
beklemekten ümit hiç kesmeyen,

kendilerini hiç bir yere
hiç kimseye ait hissetmeyen,

“Ben gurbette değilim,
gurbet benim içimde” diyen,

güzel günlerin hayaliyle vakit öldüren ama vaktin zamanla öldürdüğü karamsar insanlar...
...

Sonuç olarak
bu üç grupta
herkes kendi “kaderinin “ delisi..

Hayatımız,birazda
kaderimizin bir cilvesi.

Öyüce

Ömer Yüce
Kayıt Tarihi : 5.5.2025 18:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!