Dikkatin odaklanması ve medyanın rolü

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Dikkatin odaklanması ve medyanın rolü

Kılı kırk yararak iktidara gelenler bir dönem sonra oraya neden ve nasıl çivileniyorlar?
Hükümet olan önce neden medyayı ele geçirmeye çalışıp sansür uygulamaya başlıyor?
Sanat ve aydınlar üzerine baskı ve terör neden bu kadar yaygın?
‘’Sık sık duyarız. Hayat bir oyundur. Hayat bir tiyatrodur’’ diye… O halde bu benzetme neye göre yapılıyor… Hayatla Tiyatro orasındaki bu bağlantının sebebi ne?
Tiyatro deyince yönetmen, oyuncu ve seyirci gelir aklımıza…
Hayatta da hükümetler, bürokrasi ve halk vardır oyunun kahramanları olarak…
Sahnedeki oyuncunun, kafası karışmaması için, ezberinin bozulmaması için salonu, seyirciyi görmemesi gerekir… Onun için oyuncunun dikkati sahnede bir noktaya odaklanması gerekir. Oyuncunun sahnede odaklanacağı başka bir şey seçilir… Oraya ışık düşer… Oyuncunun dikkati dağılmaz… Oyuncunun kafasında belli bir sınır çizgisi oluşur ve ondan sonra ışıklar yansa bile o sınır çizgileri zihninde de oluştuğu için ezberi bozulmaz… Oyuncu artık kendine o çizginin dışını yasaklar.
Oyuncunun alışkanlığı dikkatinin büyük bir bölümünü otomatik hale getirir.
Konstantin Stanislavsky’nin tiyatro derslerinden Suat Taşer’in çevirdiği kitaptan yararlanmak istedim.
Tiyatroda nasıl yönetmen, oyuncu ve seyirci var ise hayatta da öyle… (Oyuncular oyunları bitince aynı zamanda seyircidirler.)
Hayatta Hükümetler, oyuncular bürokrasi, seyirciler de halk… (Hayatta halk da aynı zamanda oyuncudur)
İşte tiyatrodaki oyuncunun dikkati dağılmasın diye dikkatinin odaklandığı ışık gerçek hayatta MEDYA’dır.
Medya yüzlerce haber içinde hükümetin işine geleni yayınlar. Demokrasinin olmadığı, rafa kalktığı dönemlerde bütün medya hükümetin kontrolüne geçer. Aksi davrananlar görevlerinden atılır. Açlıkla cezalandırılır. Hükümeti övenler ise para ve mevki ile ödüllendirilir.
Daha açık yazmak gerekirse, demokrasinin olmadığı yerde, medya yalan makinesidir. Yalan üretir. Zamanının büyük bölümünü çalışarak geçiren ve yorgun düşen insanlar, eğer olayın bizzat şahidi değilse medyadan duyduğuna inanır.
Medya hükümeti koruma kollama görevini yaparken de muhalefeti karalama görevini de sürdürür. Zaten bu iki görev iç içe geçmiş durumdadır.
Medya ortalığı bulandırınca halk gerçeği göremez. Olayları duyduğu gibi kabullenir. Oyuncunun dikkati otomatik hale geldiği gibi halk da o yalanları savunmada otomatik hale gelir… Uzun yıllar işlenen bu yalanlar artık bilinçaltına işlenir ve o insan artık o yalanı refleks halinde savunmaya başlar.
Egemen güçler halkı daha fazla sömürebilmek için, halkı zayıflatmak ister. Kendi içinde değişik etkenlerle bölmeye çalışır… Bu dini olur milli olur, ırk üzerinden olur gelir düzeyi üzerinden olur vs.
Medya bunun için büyük rol alır. Önce belli grupları karalar, damgalar, lanetler. Halk bunlara hazırlanır. Komünist, terörist, orospu, Kızılbaş, Kürt, çingene, gavur, deli vs. gibi…
Bunlardan biri ne zaman hükümete muhalefet etti, ne zaman egemen güçlerin çıkarlarına zarar verecek girişimlerde bulundu işte o zaman o damgalar o kişi veya gruba yapıştırılır. Öyle ki halkın kendi çıkarları için mücadele edenler en fazla bu gruba girer. Çünkü halkı çıkarları demek (Ücretlerinin veya sosyal haklarının artması demek) egemen güçlerin karlarının azalması demek… Fabrikada çalışan işçi fazla ücret aldığında bu fabrika sahibinin karının azalması demektir.
Onun için egemen güçler uluslararası şirketlerde çok güzel geçindikleri halde işçileri ve emekçi halkı bölmek için her türlü ayrılığı ileri sürüp birbirine düşürmeye çalışırlar… Bu bizleri düşündürmeye değmez mi?
Ana medya, havuz medyası denilen ve direk iktidarların sesi olarak çalışan bu medya bu nedenle halkın egemen güçlerden sonra iki numaralı düşmanıdır. Halkı uyutmak için düşündürmeyen gürültücü, aksiyon filmleri, arabeks müzikleri, Mehtar marşı, bandolu törenleri ile günü doldurmaya ve gerçekleri örtmekle görevlidir.
İşine gelmeyenleri etkisiz hale getirmek için, elinden geleni yapar, toplumu inandırmak için senaryolar yapar… Gizli örgütlerle can ciğer olur…
Tahir Elçi Olayında olduğu gibi, suçluyu gizleyen karambolü yaratıp faili meçhullere kaydetmek için çalışırlar.
Hitlerin dediği gibi ‘’Sürekli ve yüksek sesle yalan söylersen yalanlar gerçek olur’’ sözü uygulanır.
Bunları sıralamaya kalkarsak bir kitap yazılır. Ama benim niyetim sizlere ezber sunmak değil tam tersi günümüzdeki olaylar üzerinde iyice düşünmeniz, kafa yormanız ve kendi toplumsal çıkarlarımıza katılmanız ve savunmanız.
Bunun için MERAK ÖĞRENMENİN ÖĞRETMENİDİR sözüne kulak verin… Araştırın, inanmak için olayları yaşamak zorunda kaldığınızda çok geç olacaktır. Sıra bize gelmeden gereken duyarlığı gösterelim… Bizi ezenlerin gücü bizim zayıflığımızdan kaynaklanıyor. Birlik olalım güçlü olalım, çıkarlarımızı koruyalım. Yoksa köleliğimiz sonsuza kadar devam eder. Hedefimiz ölmemek için değil insanca yaşamak için olsun. İnsan olarak yaşamak için insan gibi mücadele etmek gerekir. Bu mücadelenin dışında kalmayalım. İnşaattan çekilen bir tuğla nasıl inşaatı zayıflatırsa, mücadeleden geri kalan her insan da egemen güçlere güç katar. Kendimizin zararına çalışmayalım. Egemenlerin kuklaları değil kendimiz olalım.

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 29.11.2015 23:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Halil