Şiir gibi bir başlangıç, şiirin son satırı kadar acımasız bir hayat.
Bin ayrılık gecer hayatından,
Bin defa ya da binlerce kez.
Hiç bitmeyen Gelip gitmeler,
Hiç istenmeyen lakin bitmek bilmeyen ayrılıklar.
Sonu olmayan vedalar.
Bin ayrılık geçer hayatından,
Amaçsızca harcandık beklemekten gideni. Hep bakarken ufka görürken o silüeti; sen sanmak, seni sanmak o belirsiz beşeri. Beni ben yapan aynı zamanda beni benden eden o yegane özlemi, ne sen anlarsın ne de başka bir insanoğlu
Sonbaharın gelişiyleydi gidişin.
Gelişi güzel bir mevsimin, bitişi kadar kasvetliydi kendi içimde.
Süzülen yapraklara itina, mazeretliydi.
Tam da hayatımın insan kuraklığında.
tek bir cümleyle anlattım bu gidişi.
"Bir mevsim bahanesi"
Buz tutmuş dağların tepesinden izliyorum seni.
Yorgun ama sanki mutlusun.
Üstündeki mor ve sen.
Sıra sıra ağlıyor düşüncelerin,
Çığlıklar kopuyor içinden,
Ama mırıldanıyor dudakların.
Boğazındayım istanbulun bugün.
Seyre dalmışım,
nice şiirler yazılmış bu şehri
Küçük bir çocuk koşuyor önümden
Gülümsüyor.
Gülüşü.... sanki sen gibi.
Dünyanın en yüksek yerinden dünyanın en güzel şehrini izlemek gibiydi gülüşünü izlemek.
Eşsiz bir manzara sanardım o şehri.
Gülerken ışıldayan gözlerine denk gelmeden evvel.
Güneşin batışı; gözlerini usul usul kapatman gibi,
Ve güneşin doğuşunu beklemek gibi,kırpa kırpa açmanı,
O güneş kadar parlak fakat güneşten öte göz kapaklarını...




-
Can Carmen
Tüm YorumlarKaleminizi çok başarılı buldum. Şiirle kalın.