Bir sonbahar hüznü üstünde
Esen fırtınalar alıp götürür aklını
Hani aşk mâşukun memnuniyeti ya
Öyle meşakkatli izler taşır işte içinde
Ne anlatıyordu dudakların
Yokluk sahasındasında güzel olanı görmüşüz
Varlığın hoştur nice sadaktsizlik görmüşüz
Kalbin yarasını saracak nice güzel görmüşüz
Vallahi aşkından billahi kahrından ölmüşüz
Kalemimden çıkan söz dilimden güçsüzdür
Bekliyorum (hayal-et) ne zaman geleceğini bilmeden bekliyorum
Çok bunalınca hayattan herkesten sensiz seninle gitmek istediğim yerlere gidiyorum
Sadece hayaledebildiğim birisiniz (hayal-et)
Dilimin kaldıramayacağı kelimeler var (hayal-et)
Nasıl bir dünya bu
Öldük mü yaşıyor muyuz anlamıyorum
Dünya bence büyük bir tabut
İnsanlar böcek gibi kemirgen
Oysa ölüm, çoktan uğramıştı
Seven bir şairin başucuna.
Ve kızıla boyanmıştı gökyüzü,
Kızıl bir günün akşamında.
Oysa ne çok unutur olduk sevmeyi,
...
Her cümle kağıda gömülmüş bir hazine
Şiir öyle güçlü bir şey ki (hayal-et)
Acının üstüne örtülmüş perde gibi
Son çiçeğini döken mayıs çiçeği gibi
Dönmüyor ya akrebin hatrına yelkovan
Döndüremiyorum kahretsin dönmüyor
Dönmüyor ya gündüzün hatrına gece
Görmüyor gözlerin döneni kahpece
Yazmıyorsa kağıdın hatrına kalem
Çıtı pıtı bir yürek
Gözlerin masumiyet müzesi
Yanaklarına doğmuş gün batımı
Dudakların yarının habercisi
Demek ki yarınlar saklı dudaklarında
Derin bir sancı var içimde
Sana hasret muhtaç biçimde
Sanki gönlüm ırak ellerde
Bırak artık kırma bu gönlümü
Yazı güze bıraktın gittin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!