NECİP FAZIL KISAKÜREK KİŞİLER:
1.PROFESÖR
2. SELMA(depremde ailesini kaybetmiş biri.)
3.NİHAT
4.REYHAN
5.FÜSUN
6.BİR GENÇ
Eser Adı:Deprem(çile)
Dekor:Beyaz gömlekli profesör etrafında beyaz gömlekli asistanlar ve hemşireler halkası,bir yatağın başında..Yatakta koma halinde,yanakları şişip çöken ihtiyar bir hasta…Halkanın tam ortasında hemşire Selma…Profesör birbirleriyle konuşurlar…
DEPREM(ÇİLE)
PROFESÖR(Profesör hastaya mıhlı dalgın gözlerini kaldırıp)
-Paravanayı çekiniz..Yarın sabah…
SELMA:Yarın otopsi! ...
PROFESÖR:O kelimeyi ben söylemez miydim? Şuursuz da olsa henüz nefes alıp veren bir hastanın başında bu ne kelime? Doktorlukta fazla duygulu olmaya yer yoktur; ama duygusuz görünmeye de hiç!
PROFESÖR:Hastalıkların tezadlar tablosuna bakın! Kimi kurumuştur ona su veriyoruz,kimi de şişmiştir ondan su alıyoruz…..Kimi şekerden başkasını yiyemez,insanlığı saran bunca dert karşısında ne acıma duygusu vazifeye engel olmalı,ne de duygusuzluk hastayı incitmeli!
PROFESÖR:Yazık! Bu genç mahkum! ...Ne de hayat dolu bir hali var!
SELMA:Evet efendim!
PROFESÖR:Yakınlarından kim var?
SELMA:Bir ablası bir de felçli annesi…
PROFESÖR:Ablasına hakikati bildirmeye mecburuz.
SELMA:Şimdi,burada…
PROFESÖR:Çağırınız!
NİHAD:Buyurun Selma hanım….Bu sabah geç göründünüz.
SELMA.Tahlil kağıtlarınızı takip ettim.
NİHAD:Netice! ?
SELMA.Hüküm profesörün…Kendinizi iyi hissediyorsanız iyisiniz demektir…
NİHAD:Hiçbir şeyim kalmadı desem yeri.Ne zaman taburcu olabilirim?
SELMA.O da profesörün bileceği şey…..Profesör sizi görmek istiyor.
FÜSUN:Hemen mi?
SELMA:Hemen.Beni takip edebilirsiniz.
REYHAN:Çok güzel kız, bulamamış mı hemşirelikten başka meslek?
NİHAD:Hem de köy kızı…Bütün ailesini şu bildiğin depremde kaybetmiş….Tek başına kalmış….Hemşire okuluna girip bitirmiş….Şimdi 20 yaşında,koca hastanenin göz bebeği…Hem de çok kültürlü, işi gücü okumak! ...
REYHAN:Yoksa gözün mü var kızda?
NİHAD:Haydi,haydi!
Reyhan:Nihat!
NİHAD:Dikkat et burası hastane! ...
PROFESÖR:Size iyi bir haber verememekten üzgünüm.Kardeşinizin hastalığı akut lösemidir.
FÜSUN:O da ne?
PROFESÖR.Frenkçe yaftalardan…….Sizce anlaşılabilecek bir şey yok….Sizin anlamanız gereken şu kiii….
FÜSUN:Evet…
PROFESÖR:Hastanız ümitsizdir.
FÜSUN:Ama şu anda çok iyi…
PROFESÖR.Olabilir…Bu hastalıkta ilk ateşli devreyi geçirdikten sonra
bir iyilik çığırı gelir; fakat üç ayla bir sene arası….Fazla sürmez……En çok bir yıl sonra…
FÜSUN.Sonraa…?
PROFESÖR:Yine ateş,kanama ve malum netice…
FÜSUN.Ölüm!
PROFESÖR:Elimiz kolumuz bağlı! Bu neticeyi uzaktan seyretmeye mahkumuz…
FÜSUN:Müthiş!
Profesör:Şimdi size düşen vazife,bu muvakkat iyilik çığırı içinde,kardeşinize kendisini bekleyen
akıbetten hiçbir nem kaptırmamaktır.
FÜSUN:Ama başında bulunduğu koca bir fabrika var.
PROFESÖR:Engel olmaz.İyilik devresinde hasta büyük yorgunluklara karşı olmaksızın,
her işi yapabilir.
FÜSUN:Hiçbir çare yok mu? Mesela Avrupa’ya gitse…
PROFESÖR:Orada da insanlar ölüyor.
FÜSUN:Nedir bu hastalığın Türkçesi?
PROFESÖR:Kan kanseri…
REYHAN:Ne dedi profesör?
FÜSUN:Yarın taburcu olabilir dedi.
REYHAN:Yaa neymiş o garip ateşler?
FÜSUN:Hiiç.
REYHAN:Üzücü bir şey yok ya?
FÜSUN:Sevindirici bir şey var.
* * * * *
SELMA:Yapmayın.
NİHAD:Cevap vermedin?
SELMA:Ben böyle şeylerin cevabını bilmem.
NİHAD:Ne güzel!
SELMA:Ateşiniz ve nabzınız normal…Tabelanız profesörün odasında gidip kaydedeyim…
NİHAD:Burada bulunmasında ne mahzur var?
SELMA:Yarın sabah muamelesi yapılacak….
NİHAD:Garip şey.Buradan alınıp muamelesi yapılmaz mı ki…? Nihayet teşhis konulabildi de
onu mu gözlüyordu yoksa! ?
SELMA:Ne münasebet! ...Gizlenecek bir şey olsa onu tabela kağıtlarına yazmamak ellerinde değil mi?
NİHAD:Neymiş öyleyse benim hastalığım?
SELMA:Mühim bir şey olsa taburcu edilir miydiniz?
NİHAD:Selma! .....Ürkek bir kuş gibi kaçma! Sana bir şey söyleyeyim mi?
SELMA:Evet!
NİHAD:Seni tanıdım ya! Hangi hastalık olsa razıyım.
SELMA:Beni eziyorsunuz efendim,cevaptan acizim.
NİHAD:Senin en büyük kuvvetin işte bu acizliğin!
SELMA.Müsaadenizle…
NİHAD:Selma!
FÜSUN:Evet…
PROFESÖR:Hastanız ümitsizdir.
FÜSUN:Ama şu anda çok iyi…
PROFESÖR.Olabilir…Bu hastalıkta ilk ateşli devreyi geçirdikten sonra
bir iyilik çığırı gelir; fakat üç ayla bir sene arası….Fazla sürmez……En çok bir yıl sonra…
FÜSUN.Sonraa…?
PROFESÖR:Yine ateş,kanama ve malum netice…
FÜSUN.Ölüm!
PROFESÖR:Elimiz kolumuz bağlı! Bu neticeyi uzaktan seyretmeye mahkumuz…
FÜSUN:Müthiş!
Profesör:Şimdi size düşen vazife,bu muvakkat iyilik çığırı içinde,kardeşinize kendisini bekleyen
akıbetten hiçbir nem kaptırmamaktır.
FÜSUN:Ama başında bulunduğu koca bir fabrika var.
PROFESÖR:Engel olmaz.İyilik devresinde hasta büyük yorgunluklara karşı olmaksızın,
her işi yapabilir.
FÜSUN:Hiçbir çare yok mu? Mesela Avrupa’ya gitse…
PROFESÖR:Orada da insanlar ölüyor.
FÜSUN:Nedir bu hastalığın Türkçesi?
PROFESÖR:Kan kanseri…
REYHAN:Ne dedi profesör?
FÜSUN:Yarın taburcu olabilir dedi.
REYHAN:Yaa, neymiş o garip ateşler?
FÜSUN:Hiiç.
REYHAN:Üzücü bir şey yok ya?
FÜSUN:Sevindirici bir şey var.
* * * * *
SELMA:Yapmayın.
NİHAD:Cevap vermedin?
SELMA:Ben böyle şeylerin cevabını bilmem.
NİHAD:Ne güzel!
SELMA:Ateşiniz ve nabzınız normal…Tabelanız profesörün odasında gidip kaydedeyim…
NİHAD:Burada bulunmasında ne mahzur var?
SELMA:Yarın sabah muamelesi yapılacak….
NİHAD:Garip şey.Buradan alınıp muamelesi yapılmaz mı ki…? Nihayet teşhis konulabildi de
onu mu gözlüyordu yoksa! ?
SELMA:Ne münasebet! ...Gizlenecek bir şey olsa onu tabela kağıtlarına yazmamak ellerinde değil mi?
NİHAD:Neymiş öyleyse benim hastalığım?
SELMA:Mühim bir şey olsa taburcu edilir miydiniz?
NİHAD:Selma! .....Ürkek bir kuş gibi kaçma! Sana bir şey söyleyeyim mi?
SELMA:Evet!
NİHAD:Seni tanıdım ya! Hangi hastalık olsa razıyım.
SELMA:Beni eziyorsunuz efendim,cevaptan acizim.
NİHAD:Senin en büyük kuvvetin işte bu acizliğin!
SELMA.Müsaadenizle…
NİHAD:Selma!
BİR GENÇ.demek hiç boyanmadınız
SELMA:hiç.
BİR GENÇ:dans da etmiyorsunuz!
SELMA:bilmem ki.
BİR GENÇ:Sigara,içki.
SELMA:Sevmem.
BİR GENÇ:Siz hangi asrın kızısınız?
SELMA:Ben bir köy kızıyım.
BİR GENÇ:Ama hiçbir şehirlide sizdeki kişilik olamaz.
SELMA:(Selma gözleri nihad’a) Yapmacık sevmemek kişilikse diyeceğim yok.
BİR GENÇ:(Nihad kolunu kavrayan reyhana) ne yapıyorsun?
REYHAN:Selma hanımdan mı çekiniyorsun? ilkbahardan yaza bu ne terakki,nihayet evine kadar soktun,öyle mi?
NİHAD:Sus!
REYHAN:Şimdi beni avaz avaz bağırtma! Bunun için mi çekip aldın beni sahneden?
NİHAT:Kaybını mı düşünüyorsun?
REYHAN:Evet,kaybımı düşünüyorum.
NİHAT:Benden bir çekle dört aylık kazancının birkaç mislini alırsın!
REYHAN:Sana para kaybından bahsetmiyorum,seni kaybetmek korkunç.
NİHAT:Ne diyorsun,demek senin para diye bir şey düşündüğün yok?
REYHAN:Öyle mi? Şimdi fırlayıp herkesi başıma toplayım mı? Meşhur iş adamı Nihad bey….
NİHAT:Boşuna zahmet…Senin yerine ben ilan edeyim.Dostlarım…Dostlarım size bir hikayem var! Siz de ablamın yanında beni dinlemez misiniz?
NİHAD:Yirmi sekiz yıllık ömrümün son nefesinde kör ebe gibi bir şey aradım……Bulduklarım yahut bulduğumu sandıklarım “bonmarşe” gibi kuklalardı.Anlıyorsunuz,aradığım kadındı…Şefkati,sevgiyi,fedakarlığı annemde gördüm.
FÜSUN:Ablanı saymıyor musun?
NİHAD:Ablaların da bu hesapta yeri yok.Kadını(duymaya başlayınca) kusura bakmayın insan şair de oluyor.
REYHAN:Nihayet buldunuz mu?
NİHAT:Buldum(elini Selma’ya uzatır.) İşte! (Selma dehşetle iki elini yüzüne kapatır,herkes hayrette..)
NİHAT:Çek ellerini yüzünden Selma! Beni affet,hiçbir şeyden haberin yokken bu oyunu sana oynadığım için.İçimi,samimiliğimi anlaman için yaptım.Selma ile en kısa zamanda evleneceğim.Yüzükleri annem takacak,kötürüm annem!
(Uzaklardan derinlerden bir Rus müziği…)
FÜSUN:Artık sana her şeyi söylemenin vakti geldi.
REYHAN:Dinliyorum.
FÜSUN:Selma dedikleri köylü kızı ailenin bütün servetine konmak üzere.Şimdiden postu serdi evimize.
REYHAN:Daha evlenmediler ki.
FÜSUN:Nasıl olsa evlenirler.
REYHAN:O halde?
FÜSUN:Önce bana söz ver kimseye bir şey söylemeyeceğine.Sana göstereceğim yoldan kıl kadar ayrıldın mı öldün.
REYHAN:Söz veriyorum zaten mektepten beri senin emrin altında yaşamıyor muyum?
FÜSUN:(Yılan gibi ıslık çalarcasına) Nihat ölecek!
REYHAN:Ne,sen mi öldüreceksin?
FÜSUN:(Kendi kendine ölecek.
REYHAN.Nasıl olur,arslan gibi genç adam.
FÜSUN:Dipdiri dolaştığına bakma….Hasta.Kan kanseri..Profesör en fazla bir sene yaşayabilir dedi.
…..
FÜSUN:Abtallaşmış gibisin.
REYHAN:Gibisi fazla.
FÜSUN:Doldur kadehini.Reyhan,rahat et! Gerekirse cinayet bile işlerim.Anlıyorsun…Bu iş olamaz,haydi geleceğin mutluluğuna! ...
***
Nihad:otur Selma…susuyoruz…
Selma:ondan güzeli var mı?
NİHAT:Var…
NİHAT:Senin konuşman….konuş.ne olacak bu iş.
SELMA Böyle devam edecek..
NİHAT:Hep nişanlı olarak mı?
SELMA Bir de hanımefendinin bakıcısı olarak.
NİHAT:Ben seni annemin bakıcısı diye seçmedim.
SELMA Beni o büyük kadının asaleti seçti.
NİHAT:Unutma ki aktör sandığın adam sana her şeyini veriyor,sen de bu işi baştan kabul ediyorsun da sonunda reddediyorsun,çıldırtıcı tezat!
SELMA Biliyorum,tezat içindeyim,aykırı çekişler beni yırtıyor,yaralıyor…Bir sel kenarındayım ki,ne ayağımı sudan çekebiliyorum,ne yürüyüp karşıya geçebiliyorum.Belki gülüncüm,belki budalayım.belki riyakarım,beni halime bırakınız.
NİHAT:Öyle bir noktaya getirdin kii işi,buradan ötesine yol veremezsin.BANA DAHA FAZLA İŞKENCE ETMEĞE HAKKIN YOK.
SELMA.Benden ne istiyorsunuz.
NİHAT:Karım olmanı istiyorum.
NİHAD:Mirasımdan kaç yıl sonra faydalanacağınızı hesaba hesaba kattınız mı?
REYHAN.Kimbilir?
NİHAD:Bugünün menfatı dururken,belki ömrünüz yetişeyemeyecek bir vadeye nasıl bağlanıyorsunuz?
REYHAN.Belli olmaz..
NİHAD:Yani beni öldürmeyi mi düşünüyorsunuz?
REYHAN.Ne lüzumu var? Zaten.
NİHAD:Yaaaa?
REYHAN.İnsan umulmadık bir anda ölebilir.
NİHAD:Umulmadık bir anda ölmem için bir şey ummak lazım.Çıkar ağzındaki baklayı.
REYHAN.Başkaları çıkarsın!
NİHAD:Başkaları da kim? Akıl hocan Füsun mu?
SELMA:Ne lüzumu var dağa çekilmeğe?
NİHAD:Artık şehirle bütün hesaplarımı kestim.İçime kapanmak ve dışımda rahatsız edilmemek istiyorum.Haa,bak Selma,ayağımız altındaki köyün öyle şirin bir mezarlığı var ki insanın öleceği geliyor.Ne tuhafsınız,perdenin arkasını gördünüz mü k,bu kadar korkuyorsunuz? İşte eşyalarımız ve adamlarımız…Kaderin sana bindirdiği yükten daha ağırını düşünemiyorum.BENİMKİ HİÇ! ...
SELMA:Ben seninle olduğum kadar yaşıyorum,gerisi yokluk!
NİHAD:Yalnız birkaç ay.
SELMA:İstersev birkaç saniye olsun.ömrüm bu kadarmış derim.
NİHAD:Bu kadar kısa bir ömrü kalan ne yapar Selma?
SELMA:Allah’a yönelir.
NİHAD:Malını-mülkünü muhtaçlara dağıtır ve Allah ‘ a yönelir…Vasiyetim noterlikte.
NİHAD:Selma.
SELMA:Efendim.
NİHAD:Bir kere daha söyle.
SELMA:Efendim.
NİHAD:Mezarda sensiz ne yapacağım?
SELMA:Yan yana yatacağız..
NİHAD:Beni senden Ayırmayacak bir mucize..
SELMA:Ben de aynını istiyorum.Beni senden ayırmayacak bir mucize..
NİHAD:Ben seninle yaşamak istiyorum.
SELMA:Ben de seninle ölmek istiyorum.İşte mucize bu..
SON:(Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı türküsü çalar.)
NECİP FAZIL KISAKÜREK
Kayıt Tarihi : 17.10.2010 11:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Müsamere için
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!