Bir dolu dizgin ki zaman!
kısrak gibi yelesi, kan ter
Koşar en hızlısından yararak günü
Geride toz, duman
Ve bir hasret kor geceye
Tutar ona sarılırsın
Geçtim,
Puslu yollardan
Yarım kalmış düşlerden
Ömrümün en tenha yerinde
Soluklandı hüzün
Suyunu içti kana kana
Giriftar oldum
Üstümde kırık bir ezgi
Tenimde oyuk oyuk hüzün
Yalnızlık notaları sinmiş üstüme, gör bak!
vesika yırtık,
Atlas tarumar.
Kardeşim
Taze bugday kokusu sardı yokluğunu
Kalbim hiç fire vermezdi oysa ki
Şimdi bıraksan
Koşar adım acıya boyun eğer
Nasıl anlatılır ki özlemin
Sen illede sen
En mülteci yalnızlığımda suret
Ve canda siret
Ve Karşı konulmaz acımda merhem
Bidat olmuşluğum,
kaybolmuşluğum,
Yitik günlerin ayazı var dışarda,
Titriyor yüreğim zangır zangır.
Dişlerimin arasında,
Eski günlerden arta kalan,
Yoksulluğumu öğütüyorum usul usul
Çaresizliğim ki herzaman peydah!
Yol alıyorum, ömrüme çentik atarak
Zehir gibi bir tipi, zemheri ayaz
Üstelik sırtımda onlarca yıllık yük
Ağır aksak,
Tel örgüler arasından,
Ses olur, taşır çığlığımı,
bir saka kuşu.
Umutludur, dinç baharlar kuşanmış
Ah! Ah ki ne ah!
Kanatları kırılmış
Bir katre ömür ki zaman,
Kar gibi yağarken saçlarıma.
Üstelik kahrıyla elem,
Edasıyla,
eza çektirirken mütemadi.
Durdurup anı!
Sürgün gözlerde,
mahsun hüzün,
Sağır kalabalık,
Demir ranza,
Soğuk hücre,
Paslı zincir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!