Yalnızlığımın başvurduğu
Duvardan süzülen kanın iziydi ayrılık sızıntısı
Hasretin titremeleri
Göğün depremleriydi
Dikenli yollarından çekip alırken ruhumu
Kan revan içinde kaldı
Alaca şafağında gece
Her yanım pusu her yanım hoyrat
Saldırmışlar apansız, amansız
Kendini bilmez haykırışların
Türkülerin
Bir hançer gibi
Yıldızları temizlemek için
Merdiven koymuşuz
Gökyüzüne dokunduğumuz her an
Yıldızlar düşüyor…
Yansımaların kırılan
Yalancıktan rengârenginde
Yine günün teslimiyeti gibiydin…
Bakışların düşmüş
Teslimiyetin
Koca bir İstanbul gibi
Düşüyordu gözlerin...
Bakışların,
Dokunursan
Yaşanmayan depremler gibi sarsılırım
Başladığı yerde biteceğini bilen
Zamanlar gibi sonun yolculuğu
Ah esintilerin en hoyratı
Vursan ölmeyecek gibiyim
Bir sevda düşün
Bir yanı asi, bir yani mavi
Siyahına karışmış gecenin
Yorgun hayatların en mahrem yerinde
Kirlenmiş bedenlerin günahıyla
Aynı yerde ölüyor sevdalar
İnadına gece
İnadına yağmur
İnadına aşk demişim
Söyleyenin haberi yok
Söyleten elinden tutmuş
Söyleyen habersizliğinden utanmış
Gülüşlerle uzayıp gidiyor
Kavak ağacı
Göğün hasretinden yanıyor
Kavak ağacı
Gülüşler kendini buldu
Gülüşler iki kişi
İçime girerken
Hangi yanım görmedi seni diyecektim
bilmiyorum
Bilmiyorum diyecektim
Görmemezlikten gelirken
Hangi yanımla görmedim seni
Mumun tittrettiği gece
Gözlerinden akıyor
Bir ses
Bu kadar yabancı olur kendi sahibine
Yani sen
Sözsüz tınıların kayboluşusun bu akşam
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!