Her şeyin bittiği
salt yalnızlığın başladığı
sınırların yokolduğu
dünyanın acıya
varlığının sıkıntıya kestiği
canının küçücük bir şişeye
sıkıştırılmış civa gibi daraldığı
süpernova patlamalara
gidip gidip geldiğin
hüznün kurşun rengi
yaşamın çıkar dengi
her şeyin kirlendiği
ihanetlerin ortasında şaşkın
kırılgan paramparça kaybolduğun
kaskatı duvarların kollarında
ruhunun çığlık çığlığa ağladığı
ve kimsenin umurunda olmadığı
çok yüzlülüklerin çıldırttığı
seni bile senden çaldıkları
vurgunların girdabında dönüp durduğun
içinde hep hiçliklerin dansettiği
emeklerinin sürgüne yollandığı
nasıl bir deli boşluktayım
yalnızlığıma kendime bile bırakmıyorlar
bu nasıl bir kısır döngü çember
içimde hep o küçük kız ağlıyor deniz annem
senin kızınım sana benziyorum senden geldim
adım bile mavi sabırlıyım inatçıyım güçlüyüm
içimde kıyametler kopar yüzüm ışıl ışıl yanar
rüzgarlara takılırım durmaksızın kıpır kıpırım
bu günlerde çok çok yoruldum deniz annem
yumuşacık kucakla beni uyut kollarında
kocaman bir istiridyeye yatır kapat kapağını
yüreğim ruhum benliğim varlığım dinlensin
ne olur verme beni bu dünyanın yanılsamalarına
bırak dalgalarının hırçın ve sakin ninnisiyle
uyuyayım yüzlerce binlerce milyonlarca yıl
belki değişir şimdiki düzen tutunmayız acılara
pembe sedeflerle örer beni istiridye dadım
yavaşça açar kapağını gerinerek uyanırım
Eros bilmediğim ama özlediğim bir yüreğe bütünler beni
tüm bunlar bir düş olmasın deniz annem
ne olur içim hep ağlamasın yağmurlar yeter sana
yanlış bir zamanda yanlış bir yere mi geldim
hadi oturt dalga salıncağına çocukluğumu ver bana
sahi neden hiç çocuk olmadım ben deniz annem
20.o8.2005
Kayıt Tarihi : 15.4.2006 15:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!