Benim adım Deli Veli
Kimine göre deliyim kimine göre veli
Eh neylersin
Kapısı yok ki kilit vurasın ağızlarına
Boş ver varsın desinler
Benim aklım delik
Kin tutmam, küsmem
Nasıl olsa gün gelir düşer
Bir izbe sokakta ya da soğuk bir kaldırımda
Neden kırılayım ki
Nasıl olsa ben de unuttum
Bilmiyorum kafa kağıdımdaki adımı
Kim bilir belki Veli değildir adım da
Sahi adım dedim de
Siz hiç gecenin ayazında
Adımladınız mı bu şehrin kaldırımlarını?
Ya da bilir misiniz kaç caddesi var
Şöyle desem ya da
Oturduğun sokağın adı neydi?
Ama ben biliyorum
Kaldırımların kaç adım olduğunu
Gecenin ayazında ayağımın hangisinde kaydığını
Nerede canımın yandığını
Nerede küfrettiğimi ağzım dolusu
Sahiden ben biliyorum
Şehrin tüm caddelerinin adını
Hangi caddede kaç fırın
Hangi caddede kaç lokanta var
Nasıl bilmez insan
Nefretle kovulduğu
Merhamet eliyle karnının doyurulduğu kapıyı
Senin oturduğun sokaktan geçtim dün gece
Sokak lambası altında durup içtim
Paketimdeki son sigarayı
Sonra mı?
Tam ayrılırken
Bir çocuk sesi kesti önümü
Bir hıçkırık vurdu sol yanımdan var gücüyle
Bir kadın ikiye böldü sızımı
Bırakmadı ağlasın
Çocuk
Bırakmadı ağlayayım
Ben
Çocuk dedi “Karnım aç”
Kadın dedi “Gir içeri”
Vefa Caddesindeki
Nimet Fırınında
Akşamdan verdikleri
Ekmeğimi çıkarıp uzattım çocuğa
Tam alacakken minik ellerine
Eliyle vurdu kadın
Gözlerinde nefret
Sözlerinde
“Hadi ordan pis deli”
O günden sonra
Değiştirdim o sokağın adını
Bir daha geçmeyeceğim
Pis deli sokağından
Bundan sonra bu şehirde
Bir sokağım eksik olsun
Daha çok sokağım var benim
Benim adım Deli Veli
Kaç zaman oldu bilmiyorum
Bu şehre geleli
Bir zemheri gecesi
Kara trenden indirip
Soğuk bekleme salonuna
Bıraktılar beni
Ben kaldım, tren gitti
Ardından koştum
Kolumdan tuttular
Yıllar yıllar oldu
“Bekle o tren seni almaya gelecek”
Diye avuttular
Sonra unuttular!
Unutulunca unutuyormuş insan
Tıpkı benim adımı unuttuğum gibi
Sahi neydi benim adım?
Öyle ya
Kafa kağıdımı almıştı
Kara trendeki kondüktör
Bilse bilse o bilir ancak adımı
Kara treni arıyorum
Kondüktörü arıyorum
Adımı arıyorum
Kısacası
Ben beni arıyorum
Sahi gördünüz mü beni?
Benim de bir hayatım vardı
Yaşıyordum aranızda
Nefes alıyordum
Düşünemiyorsam da sizin gibi
Bilemiyorsam da
Deli ile Veli'nin arasındaki farkı
Ayaklarım toprağa değeli
Ellerimi bıraktığından beri anam
Hep koşuyordum
Yetişemesem de sizin aheste gidişlerinize
Ara sıra durup dinleniyordum
Tekrar devam ediyordum
kaldığım yerden.
Sonra;
Yorulup, tükendiğim bir günde
Getirip attı
İçinize
Adımı unutturan adam treninden
Sahibim oldu
İçtiğim her siğarada
İçime çektiğim bu şehir
Saçlarını taradım rüzgarda
Yanağını okşadım ayaz gecelerde
Üşümesin diye
Bu şehrin gözyaşıyım
Soğuk musalla taşında
Kaç kez ölmeye yattım kendi kendime
Uzandım boylu boyunca
Kefen yerine kar yağdı üzerime
Öyle ya veliler kalır
Deliler ölür bu şehirde kar yağınca
Biliyorum
Bir gün, bir ikindi vakti
Hani o üzerine yemin edilen vakitte
Ya da bir gece yarısı
ışıkların söndüğü saatte
Kim bilir belki de
“Es-salatü Hayr-ül Minnen nevm”
Derken müezzin efendi sabah ezanında
Donup kalıvermişim
Bir cami avlusunun kuytusunda
Sahi ben öldüğümde
Arkamdan ağlayan çıkar mı?
Tutar mı salımdan üç beş insan evladı
Keşke görebilseydim onları
Helallik isteseydim bari
Borçlu gitmek istemiyorum öbür tarafa
Adıma ister deli ister veli
Ne derlerse desinler
Ama
Deli Veli bu Dünya’dan
Borçlu gitti demesinler.
14 Kasım 2016
Yüksel Erentürk YılmazKayıt Tarihi : 14.11.2016 23:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!