Yaşlı adam elem içerisinde,
Sonsuzluğun eşiğinde,
Yarınları, benliğinde bir taş gibi.
Bakmaya çalışıyor geleceğe, yarınlara
Benliğindeki ağır yükle,
Umutsuzca, kaygılı ve acılı.
Sevgi tohumları serpildi yüreklere,
Ayrılıklardaki hüzün için.
Yaşanmasın hüzünler bir daha,
Ömür boyunca…
Beni onlarsız bırakan Batum’da.
O Sabah Ağustosun en güzel sabahıydı.
Güneş bir başka doğdu o sabah,
Sanki tüm insanlar mutlu ve güleçti
Yirmi Sekiz Ağustos Bin Dokuz Yüz Doksan beşte.
Yediğim, içtiğim şeylerin tadı bile farklıydı
O Ağustos sabahı.
Hayatımın anlamısın,
Tıpkı sevdalı bir bakıştaki,
Tutku, coşku ve gizem gibi.
Hayata karşı duruşumsun, tutkumsun, aşkımsın.
İmkansızlıklara karşı durdum, çaresizlikler yaşadım.
Kim her sabah doğan güneşe hayran,
Kim çok güzel açtı diye gülü alkışlar,
Aslında ilahi bir işaret, bir çağrı, hediyedir bu yaratandan,
Hayata, bedenimize, ruhumuza.
Ne kırdaki çiçek ne de gökteki ayız,
Ayrılık vakti geldi hazanla,
Burnumuzda hasret kokusuyla.
Veda vakti geldi alacakaranlıkta,
Yaşlı gözlerimizden akan yaşlarla.
Dokunaklı geliyor ayrılıklar artık,
Evde bir çekmecede buldum çocukluğumu,
Uzun süre haber alamadığım,
Siyah beyaz fotoğrafta çerçevelenmiş çocukluğumu.
El yazısıyla yazılmış iyi dileklerde,
Kalpte ayrılan beyaz sayfalardaydı çocukluğum,
Şiirlerde gizlenmiş sanki tüm sevgi sözcükleri.
Yüreğimde kabaran sevgi coşkusu şiir mısralarında sanki.
Sevgimi anlatmak istiyorum çaresizlik içerisinde,
Sözcükler akıp gidiyor kalemin ucundan sorgusuzca, içten.
Ama hangisi daha iyi anlatıyor sana olan aşkımı.
Yenilemeliyim kendimi,
Tüm gizli kalmış düşüncelerimi
Sevgimi, aşkımı, umutlarımı,
Bana ait olan her şeyi
Kır evine dönüyor köylü adam
Başında beyaz kasketi
Sırtanda umut küfesi
Gönlünde biri tutam sevgiyle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!