Çok şey yazmak İstiyorum
Sonra düşünüyorum:
Anlatsam n'olacak, ne değişecek ki,
Anlayan olmadıktan sonra...
Bir cümle yazdım,
Bir cümle daha yazdım...!!!
Derin bir nefes çektim,
Ve avaz dolusu küfrettim;
Kaderime, çaresizliğime,
Ve ve ... Neyse...
Çok şey yazmak istiyorum dediğin o an var ya,
Kelime dağları diziliyor zihnimin ucuna.
Mürekkep dile gelmek için ferman bekler,
Fakat dilimde bin yıllık bir "Ne değişecek ki?" rüyası.
Kaderin kördüğümü çözülmez bir ilmek,
Yazsam da aynı, sussam da aynı bu boşluk.
Anlatsam ne değişir, anlamayan olduktan sonra?
Gözlerimin feri söner, cümlelerim yorgun.
Her harf, sağır duvarlara çarpan bir feryat;
Sesimin yankısı bile bana yabancı, yoksun.
Gönül kuyusuna atılmış bir sır gibi bekler,
Dipsiz bir karanlıkta, kimsesiz ve bitkin.
Bir cümle yazıldı, sızlayan bir yara gibi açık,
Bir cümle daha, üzerine tuz basılmışçasına yakıcı.
Derin bir nefes; ciğerlerime dolan paslı çaresizlik,
Tüm dünyanın yükünü omuzlayan lanetli bir sancı.
O nefeste birikti bütün yutulan hıçkırıklar,
Gürültüsüz bir tufan, kalbimin odacıklarında saklı.
Ve avaz dolusu küfrettim, sessizliğin zırhına,
Haykırdım, kaderime biçilen bu dilsiz yazgıya.
Çaresizliğime, elimden uçup giden her ana,
Kayıp giden umutlara, tutunmaya çalıştığım o ince çizgiye.
Ve ve... Neyse. O neisenin altında gizli,
Tüm yırtılmış sayfalar, hiçbir zaman okunmayacak o son şiir.
O "Neyse" dediğim yerde bitti bütün direniş,
Yere düşen bir kalkanın gürültüsüydü o an.
Küfrün ardından gelen o soğuk, derin sessizlik,
Gözlerimdeki o cam kırığı, bitmeyen bir tufan.
Avazım kesildi, sadece bir nefes kaldı artık,
Yüreğim, sönmüş bir ocak gibi küllenmiş ve kör.
Şimdi elimde kalan, boşluğun soğuk ağırlığıdır,
Yazılmayanın yükü, okunmayanın zehri, laneti.
Sözcüklerim artık birer ağır taş, batıyor içime,
Bu dilsiz çığlık, varoluşumun tek hakikati.
Ben bu hikâyenin ne yazarıyım ne de kahramanı,
Sadece kendi zindanına hapsolmuş bir izleyiciyim,
Ve beklerim, o son cümleyi koyacak o sonsuzluğu.
O sonsuzluk belki de hiç gelmeyecek bir sükûnet,
Belki de fısıldanan tek şey, duvarların acı sözü.
Kalem elimden düştü, artık boşuna bu yemin,
Yazılacak her şeyin sonu zaten bu hüzün gözü.
Umut denilen o ince iplik, çoktan koptu, çoktan,
Geriye sadece bu bitiklik kaldı, kimseye dert olmayan.
Ve ben, şimdi küllerimden doğmayı reddeden bir anka,
Her şeyi olduğu gibi kabullenmiş eski bir yara.
Ne bir isyan kaldı ne de bir avuç içten dua,
Bu şiir değil, bu artık kendime ördüğüm bir mezar.
Kapılar kilitli, anahtar kayıp, gökyüzü kapkara,
Sonsuzluk, işte bu; neyse... sessizliğim en son karar.
Kayıt Tarihi : 16.12.2025 17:51:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!