Çocukluğumuz İbrahim’in ateş içindeki gül bahçesi.
Ömrümüzün makyajsız demleri,mis kokan baharı.
Allah evinin bahçesi oyun parkımızdı.
Kızmazdı bize sonsuz merhametli.
Karıncayı bile incitmeden koşuştururduk kabristanda.
Hatırlardık Süleyman tahtının yerinde yeller estiğini.
Sırça köşkünün tarihin tozlu sayfalarında kaldığını.
Bizans’ın, Roma’nın güneşinin battıtğını.
Sulardık son durağımızın ağaçlarını.
Güzelleştirirdik ebedi istirahatgahımızı
Tozlu sokaklar,dereler, tepeler özgürlüğümüzdü.
Oynardık yamalı pantolonlu, kara lastikli.
Büyüklerin bize savurdukları mızraktan sözler,
Öldüremezdi sevincimizi,
Üstümüze gelen hayatın acı akınları.
Söndüremezdi mutluluğumuzu.
Adem ve havva'nın has bahçesinin çiçekleriydik.
Ufak tefek kavgalar mutluluğumuzun tuzu biberiydi.
Sıkılan yumruklar hemencecik gevşer,
Tutulmazdı kin, üç güne kalmaz
Yoklukla yoğrulmuş toprağımızda uçardı barış güvercinleri.
Kuru ekmeğimiz yeterdi küçük dünyamıza.
Pay ayırırdık ölülerimize.
Düşenin elinden tutardık.
Hızır'ın biz olduğunu bilmeden arardı gözlerimiz Hızır’ı,
Attığımız her adımda 70 sevap yazılırdı hanemize.
Geceleri yıldızların altında yapılan dost sohbetleri,
En güzel mekanlarda yenilen yemek tadındaydı.
Büyüdük yıkıldı mutlu dünyamız.
Bozuldu sihirli alemimiz.
Ah çocukluğumuz,
Hayatın damağımızda kalan en güzel tadı.
27.072015
Hayrullah GülsünKayıt Tarihi : 27.7.2015 21:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!