Çoçuk Mezarlığı Şiiri - Özer Baba

Özer Baba
57

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Çoçuk Mezarlığı

Yedi yaşında bir kız çocuğunun
Saçlarına dokundu rüzgâr,
Kırmızı kurdele bağlı,
Oyuncak bebeğini sakladı köşeye,
Bir anda sustu gülüşü,
Gün ışığı karardı,
“Gelinsin artık” dediler,
Daha masal dinleyemeden geceleri,
Sabahlara kadar korkuyla baktı duvara.

Korku… Öyle bir korku ki,
Dili tutulur, nefesi sıkışır,
Sadece bir çocuk o,
Ama karanlıkta bir “kadın” gibi susturulur.

Gözlerinin içine bakan yok,
Saçlarına tarak değmeden,
Gözyaşlarını silen bir anne eline hasret,
Geceleri karanlıkta dua eder:
“Allah’ım, beni al…” diye,
Bir çocuk daha dua etmemeli böyle,
Ama ediyor, Çünkü gecesi bir kabus.

On yaşında bir kız çocuğunun
Ellerinde kınalar,
Sokaklarda sek sek oynayacak yaşında,
Bir 60 yaşında adamın elinde,
Kokusu karıştı gül suyuna,
Küçücük elleri buz gibi soğudu,
Anne kokusu yerine,
Bilinmedik karanlık gecelerin kokusunu öğrendi.

On beş yaşında bir kız çocuğunun
Gözleri doldu düğün alayında,
Beyaz gelinliği vardı ama
Beyaz bir kefen gibiydi,
Hayallerini sarmış bir mezar örtüsü gibi,
Lise bahçesinde gülüp koşacakken,
Bir evin duvarlarına hapsedildi umutları,
Sınav defterini bıraktı,
Bir adamın kapısına teslim ettiler çocukluğunu.

“Anne,” diyemedi artık geceleri,
Çünkü “koca” dendi ona,
“Eş” dendi,
“Kadın” dendi,
Ama o hâlâ oyuncak ayısını özleyen bir kız çocuğuydu,
Bilinmeyen bir korkunun içinde,
Sabaha kadar ağladı sessizce.

Daha büyüyemeden büyütüldüler,
Daha uyanmadan sabahları,
Yorganlarını başlarına çekip
Sıcak düşler kuramadan,
Yastıkları gözyaşlarına boğuldu,
Bir ses boğazlarında düğümlendi:
“Ben daha çocuğum…”
diyemediler.

Güneş onlar için karardı,
Gözlerindeki pırıltı,
Dizlerindeki yara izi gibi kaldı,
Sokakta koşarken düşmelerinden kalan hatıra,
Yerini artık sessiz bir esarete bıraktı.

Bir çocuğun gelinliği olmaz,
Olmamalıydı…
Ama oldu işte,
Daha bebek bezi kokusu üzerindeyken,
Bir adamın ellerinde söndü çocuk gülüşleri,
Hayalleri ellerinden alındı,
Gelecekleri, okul sıralarında kuracakları düşler,
Oyun oynamaları gereken bahçeler,
Hepsi, Birkaç töre uğruna karanlığa gömüldü.

Bir çocuğun feryadı duyulmaz sanıldı,
Ama gece yarısı ay şahit oldu o feryada,
Toprak şahit oldu,
Duvarlar şahit oldu,
“Ben daha çocuğum…” diye içinden yükselen o sessiz çığlık,
Rüzgârla taşlara çarptı durdu.

“Allah’ım, beni karanlıga kapatanlardan hesap sor…”
Münker ve Nekir gelir kabre,
Ve sorar:
O zalim baba cevap veremez,
O susturan anne ağlar ama geçkalmıştı,
O kirli cani adam titrer,
Çünkü o kız çocuğunun
Geceleri susturularak ettiği dualar,
Kabrin karanlığında dile gelecek:

“Rabbin kim, töre mi Allah mı?”
“Peygamberin kim, zulüm mü rahmet mi?”
“Bu masum kız çocukların hesabını şimdi vereceksiniz ?”
Kabir daralır,
Toprak sıkışır,
Solucanlar yaklaşır adaletle,
Ve o gece,
Töre uğruna alınan çocukların ahı
Taşları toprağı inim inim inletdi.

Bir çocuğun hayali çalınmaz,
Bir çocuğun kalbi kırılmaz,
Bir çocuğun geleceği gasp edilemez,
Ve edildiyse,
O sessiz çığlık kıyamete kadar susmayacak.

Ve bir gün,
O kız çocuklarının gözyaşları,
Tarihlerin en karanlık sayfasına yazıldı,
Ve ey insanlık,
Bu utanç sizin boynunuzda asılı bir zincirdir,
Daha masal dinleyemeden gelin edilen kız çocuklarının
Karanlık gecelerdeki sessiz feryadı,
Hesap gününde sizin feryadınızı kimse duymuyacak.

Özer Baba
Kayıt Tarihi : 1.7.2025 01:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!