Kesif bir sessizlik var,
gürültü ardından gelen bekleyişte.
Müphem iltifatlar savuran muavinin,
cüruf tortuları sayıklattıran bir gülümseyişi var.
Bu muavin, bardağına dolan zehri
yudumlamayı kendine vecibe bellemiş olacak
şavka ve tevhide imanı kalmamış.
Elginlerde şaşılası bir çocukluk çarpıntısı,
vaizlerdeyse zoraki bir denetim furyası var.
Benimçün de yakıldıysa içten bir ağıt,
İşte o zaman ruhumu engin okyanuslara dağıt.
Körleştirdim içimdeki atılgan jönlüğü,
Ders bitti çıkar üstündeki pis önlüğü.
Umulmadık yerden geldi son öpülüşüm,
Doldukça doldum yakındır dökülüşüm.
Kuşlara bile unutturdunuz koşmayı,
Bir at nasıl hatırlamaz yek coşmayı.
Kulaçlar yetmez içimdeki deryayı aşmaya,
Zindanlar müsait değil fayrap şaşmaya.
Sevda tünelinde ölü bulunmuş genç garip,
Pusuya düşmüş yazık, olamadan muharip.
Aşkın bitki örtüsü olduğu zamana sür,
Sevdasız nefes alırsan hemen öksür.
Vay ki müsavi ömrüm püfkerde muma,
Kalem lekesi bulaştı enfes somuma.
Çoktandır ocağımdaki kazan devrik,
Elimdeki değnek dik başlara çevrik.
Yoktur hiçbir faili bu müphem cinayetin,
Değeri yitiktir şimdilerde inayetin.
Kayıt Tarihi : 22.10.2021 22:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!