Anlaşılmaz bir dert sevdiğim,
Anlamaya çalışıp kendini yorma,
Gözlerin sulansa da ağlama.
Tut sana uzanan o dost eli,
Sev o elin sahibini.
Gözlerinde yaş kalmaz artık,
İlk gördüğüm zaman seni
Ay ışığında
Han duvarına yaslanmış
Mehtabı seyrediyordun
Gözlerin yaşlı.
Bu kervanın sessiz tek kızıydın,
Birgün sende anlarsın güzelim
Ağlanmanın ne olduğunu,
Gözlerin yaşlarla dolunca.
Birgün sende anlarsın güzelim
Gülmenin ne olduğunu,
İçindeki kötülükler silinince.
İnanmıyorum ben bu dünyaya,
Taşlara, insanlara, hayvanlara,
Önceden başkaymış bunlar,
Taş önceden yüksekmiş, aşınmış küçülmüş.
İnsanlar önceden vahşiymiş, öğrenmiş uysallaşmış,
Hayvanlar önceden saldırganmış, eğitilmiş evcil olmuş,
Bir kalem almışım elime,
Sıkıntıdan yazacak bir şey arıyorum.
Sen geliyorsun aklıma güzelim,
Sıkıntılar uçuyor sanki,
Seni düşünmediğim için sıkılıyormuşum gibi.
Herkes seni görmek için,
Altın olan taşına toprağına basmak için,
Koşar, koşarda sana varmak ister,
Bense seni sevmekten,
Sana gelmekten korkuyorum.
Bu korku ki, beni senden uzaklaştırıyor,
Derdime yana yana,
Bu viranede ağlarım.
Yaşlarım aka aka,
Damlayıda göl eylerim.
İçersem kana kana,
Sularıda çöl eylerim.
Gençliğimizi götüren
Bize mutlu günler veren
Ey Foça denen zalim,
Her gece Aşıklar yolunda,
Sonra Alibaba da,
Gezerken yalnız başımıza yollarda,
Körfez teknesiz, takasız,
Kuşlar sessiz, sedasız,
Ağaçlar dalsız, yapraksız,
Ben sensiz, sevgisiz,
Bir gün daha geçti gitti belirsiz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!